Kemal Kahraman
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. BİLENLERLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?

BİLENLERLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

BİLENLERLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?

İnsanları birbirinden ayıran ve farklı kılan özelliklerin başında ilim gelir. Kur’an-ı Kerîm’de türevleriyle beraber 750 defa geçen ilim; “Bir şeyin hakikatini, nitelik ve içyüzünü kavrayıp idrak etmek” anlamına gelir. İlim, Allah’ın sübûtî sıfatlarından birisidir.

Kendini Allah’tan gelmiş bir bilgi olarak tanımlayan (Bakara, 2/120, 145; Ra‘d, 13/37) Kur’an’ı Kerim; “Rabbim, ilmimi arttır!” (Tâhâ 20/114) diye Allah’a yakarmamızı öğütlemekte;  ortadan kaldırmayı hedeflediği zihniyete “câhiliye” demekte (Âl-i İmrân 3/154) ve “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer 39/9) beyanıyla da bilenlerle bilmeyenlerin kesinlikle bir ol(a)mayacağını belirtmektedir. Cengiz Numanoğlu da bir şiirinde der ki:

Bir yanda ilimler, devâdır cana;

Bir yanda cehâlet, susamış kana.

Allah’ın Kelâm’ı der ki insana;

Bilenle bilmeyen… Bir olur mu hiç…

Hz. Peygamber, ilmi ve bilimi övmüş ve öğrenmeyi teşvik etmiştir. En üstün paye olan ilim, sadece zihni dolduran bilgiler değildir. Hakiki ilim; bizleri Hâkim-i Mutlak olan Allah’a götüren, O’na olan saygıdan tir tir titreten, vicdanı harekete geçirip imar eden, insanı gece yarısı sıcak yatağından kıyama kaldırıp Rabbinin huzurunda secdeye vardıran bir nimettir. İlim insana Allah’la, kendisiyle, varlıkla, tabiatla olan ilişkilerinde bir katma değer sağlayan, insanın kendi konumunu, değerini, haddini bilmesine yarayan, sorumluluk bilincine ve salih amele (sorumlu davranışa) sevk eden, eşyanın hakikatine ulaştıran, insanın kalp gözünü açarak evrende var olan değişmez kanunlarla sıkı bir bağ kurmasını sağlayan bir işaret taşıdır.

Bilginler, ‘erdemli ve erdemsiz’ diye ikiye ayrılır. Erdemli bilgin; hakikati kavramak ve Hakk’a yakınlaşmak için bilgiyi edinen; zihnini doğru ve sahih bilgilerle gönlünü Allah’a karşı sonsuz saygı, korku ve sorumluluk bilinciyle dolduran; yaşamını da hayırlı ve salih amellerle donatan kişidir. Erdemsiz bilgin ise âlimlere karşı övünmek, cahillerle münakaşa etmek ve insanların teveccühünü kazanmak ve basit dünyevî çıkar ve emellere ulaşmak için ilim öğrenen ve bu gaye uğrunda bilgisini tahribe, yıkıma, kötüye ve kötülere kullanan kişidir. Resulüllah (s.a.s.) bu tür kimselerin kıyamet gününde cennetin kokusunu (dahi) al(a)mayacağını (Ebû Dâvûd, İlim, 12) ve ateşte olacağını (İbn Mâce, Sünnet, 23) belirtmiştir. 

Bildiğini ve bilmediğini bilen, bilgilerini insanlığın hayrına kullanan ve bildiğiyle amel eden erdemli âlimlere saygı duymak, yanaşmak, uymak ve onları örnek almak gerekir. Fakat bildiğini zanneden ama gerçekte bilmeyen ve bilmediğini de bilmeyen cahillerden de kaçmak ve uzaklaşmak gerekir.

Peygamberin vârisleri olan âlimler; ilmi önce zihne, yüreğe, hayata taşımalı sonra da başkalarına öğretmeli ve hiçbir zaman hiç kimseden gizlememelidir. Çünkü ilmi gizleyenlere, hem Allah hem de bütün lânet edebilenler lânet edecek  (Bakara, 2/159-160) ve de kendilerine kıyamet gününde ateşten bir gem vurulacaktır. (İbn Mace, Mukaddime, 24) Hz. Ali (k.v.) ne güzel söylüyor: “İlim maldan hayırlıdır. Çünkü mal harcamakla azalır, ilim harcamakla çoğalır.’’

Kişinin ilmi arttıkça, Âlim ve Alîm olan Allah’a olan inancı, takvası, saygısı, muhabbet hissi ve haşyeti de artmalıdır. Şayet zahiren bir kişinin bilgisi artıyor fakat Allah’a karşı esas duruşuna katkıda bulunmuyorsa; sözünde, davranışında, takvasında ve manevî hallerinde olumlu bir gelişme ve değişme görülmüyorsa burada sıkıntılı bir durum var demektir. Çünkü ilim mutlak bir değer olsa da ilmin hayata taşınması, amelle bütünleşmesi ve sahibinde ahlâkî bir değere dönüşmesi gerekir.

Nitekim Allah Resulü, amel edilmeyen yani davranışa ve ahlâkî bir değere dönüşmeyen sadece sözden ibaret kalan bilgiler yığınını “faydasız ilim” olarak nitelendirmiş ve bundan Allah’a sığınmıştır (Tirmizî, Daavât, 68). Allah’tan daima faydalı ilim istenmeli ve verilen ilimle mutlaka amel edilmelidir. Ebü’d-Derdâ (r.a.) der ki: “Bilmeyene bir kere, bilip de yapmayana yedi kere yazıklar olsun.”

Dostlar! Bugün bilgiden çok “bilgi ahlakına” ve ‘’ilmiyle amil örnek şahsiyetlere’’ ihtiyaç duyulduğu izahtan vârestedir. Zira Ahlâktan ve etikten yoksun üretilen ve gelişen ilim, bilim, filim ve teknoloji maalesef insanlığa ümidi, huzuru ve barışı sağlayamamış; tüketim hırsını, lüks talebini, bencilliği, açgözlülüğü; kargaşa, savaş ve terörü getirmiştir.

Sahi! Siz ilminizle amel ediyor musunuz?

Kemal Kahraman

15.03.2025

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. ALLAH sizden razı olsun Üstad