Kemal Kahraman

Dayanıklı Köprüler Kurmak

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

DAYANIKLI KÖPRÜLER KURMAK

Geçen hafta bir grup arkadaşla Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde yer alan, Artuklu Beyliği tarafından 1147 yılında Timurtaş Bin-i Gazi’ye yaptırılan, dünyadaki taş köprüler arasında en büyük kemere sahip yedi metre eninde ve 150 metre uzunluğundaki Batman çayı üzerindeki Malabadi Köprüsüne uğradık.

Mimarisi, kabartmaları ile eşsiz olan köprüyü şöyle bir temaşa edince; köprünün ne kadar sağlam, ihtişamlı, estetik ve kullanışlı olduğunu fark ettim. Köprünün yapımında ise kısa, uzun, kalın, ince, büyük, küçük taşlar kullanılmış.

Köprünün yapımıyla ilgili birçok hikâye anlatılır. Bu hikâyelerden birisi kısaca şöyledir. Anlatıldığına göre Bad adlı delikanlıya âşık olan ve aşkına kavuşmak isteyen nehrin karşı tarafında yaşayan genç kız nehre atlar. Fakat karşı kıyıya ulaşamadan suya kapılır ve kayıplara karışır. Bunun neticesinde Malabadi köprüsü inşa edilir.

Köprüler; kıyıları, şehirleri, kıtalar en önemlisi de insanları, kavimleri ve milletleri birbirine kavuşturur. Onun için oldum olası duvarları örenleri değil; köprüleri, köprü kuranları ve köprü olanları severim. İnsanlar, topluluklar ve milletler azgın sulara kapılmamak veya kendi sularının kıyısında beklemek zorunda kalmamak için her daim sağlam, güzel ve iyi niyetle -tıpkı Malabadi köprüsü gibi- yıllara meydan okuyan köprüler inşa etmelidirler. Bugünün sele dayanaksız köprüleri gibi değil.

Her zaman, şefkat, merhamet, barış, dostluk, kardeşlik ve sevda köprülerini; vicdan, ilim, irfan, düşünce ve din köprülerini; bir de eş-dost, akraba, komşu, hem şehri, milletler arasında ‘gönül köprülerini’ kurmamız gerekir. Bu köprüleri kurmak pek kolay değildir;  Onun için ahiretteki sırat köprüsünden geçip oradan cennete ulaşacak kişiler bu köprüleri kurmak için dünyada malını, zamanını, emeğini harcayan ve alın teri dökenler olacaktır. Bildiğimiz köprüler yıkılınca tekrar kurulabiliyor fakat bu köprülerin yıkılması vahim sonuçlar doğuruyor; sonrasında da maalesef hiçbir usta, mimar ve mühendis bu köprüleri tamir edemiyor.

Eğer Târık bin Ziyâd gibi bir gerekçeniz varsa; gemileri de köprüleri de ve yakılması gereken ne varsa hepsini yakın ama onun dışında hiçbir gerekçe ve mazeretle maddi ve manevi köprüleri yıkmayın, yakmayın. Maalesef savaşlarda ilk yıkılan yapılar hep muazzam bir çaba, emek ve kaynak gerektiren köprüler olmuştur. Savaşı çıkaranlar da köprüleri yakanlar da hep düşüncesiz, bencil, çıkarcı, ahmak ve zalimlerdir. Hâlbuki her birimiz bir gün geri dönmek zorunda kaldığımızda o köprülere ihtiyacımız olacaktır.

Kadın erkek, çocuk, iyi, kötü, güzel, çirkin, kısa, uzun, inançlı, inançsız, beyaz, siyah her çeşit insan köprüyü geçmelidir; lakin köprü başını tutan bazı kendini bilmezler renk, cins, dil ve din ayırımı yaparak köprü geçişlerini engelleyebiliyor; sonrada köprü altında kalanlara köprüyü atanlara kızıyorlar.

Lütfen köprüleri geçerken inatçı keçi misali gibi olmayalım; sevgi, saygı ve muhabbetin vesilesi olan selam ile köprüyü geçelim ve aramızdaki köprüleri kuvvetlendirelim. Köprüyü yıkanlar köprüyü inşa etmek zorundadır.

Karar sizin…

Kemal Kahraman

03.09.2023

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir