Kemal Kahraman
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Geçici olanı kalıcı kılmak (2)

Geçici olanı kalıcı kılmak (2)

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

GEÇİCİ OLANI KALICI KILMAK (2)

Kur’an-ı Kerim, muttaki müminlerin bir özelliğinin de bollukta ve darlıkta infak etmek olduğunu belirtmiştir. (Al-i İmran, 3/134.) Zira darlıkta veremeyenler varlıkta hiç veremezler. Bu nedenle infak etmek için malın mülkün çok olmasına gerek yoktur. Sadece geniş bir gönüle, açık bir ele sahip olmak; malın mülkün esiri, kulu ve kölesi olmamak ve servete mülkiyet gözüyle değil de emanet gözüyle bakmak yeterlidir.

Allah yolunda harcamayı ifade eden infak, insanlar arasındaki kardeşlik duygularının pekişmesini sağlayan, dünya malına olan hırs ve tutkuları dizginleyen; dünyevileşmekten ve mal/mülk bağımlılığından yani servetin esiri olmaktan kurtaran, dünyevileşme hastalığına karşı en etkili ilaç ve faziletli bir ibadettir. Bu erdemli davranış, sahibini cennete; bu davranışın zıttı olan cimrilik ise sahibini cehenneme götürür. (Leyl, 92/5-10) Dayanışmaya ve yardımlaşmaya büyük önem veren İslam dini cimriliği ve israfı asla tasvip etmemiştir. Sevgili Peygamberimiz cimri kişilerin Allah’a, cennete, insanlara uzak fakat cehenneme yakın olduklarını bildirmiştir.

Yüce Rabbimiz, infak edecek şeylerin kazandıklarımızın en iyilerinden olmasını ister ve bize verildiğinde gözümüzü yummadan alamayacağımız kötü malları hayır diye vermememiz gerektiğini (Bakara, 2/267.) belirtmiştir. Zira sahip olduğunun en kötüsünü vermek bir “Kabil ahlakı”dır. Bu ahlakın arkasında yatan neden Hz. Peygamber’in ifadesiyle “Dünya sevgisi” dir.” (Beyhakî, Şuabu’l-İman 7/338) Kur’an’ın bize naklettiği kıssada, Habil sahip olduğunun en iyisini Allah’a kurban sunarak O’na yak(ın)laşmış ve onun rızasını kazanmıştır. Kabil ise sahip olduğunun en kötüsünü Allah’a kurban sunarak O’ndan uzaklaşmış ve O’nun gazabını celbetmiştir. (Maide, 27-30)

Allah (c.c.), infakta samimi davranılmasını, karşısındaki kişiyi rencide edecek ve gönlünü incitecek bir tutum içerisine girilmemesini istemektedir. (Âl-i İmran, 3/92.) Şayet birisi yapacağı infakı başa kakacak olursa veya karşı tarafı hakir/küçük görecek bir tavırla yapacak olursa “Sadakalarınızı başa kakarak ve eziyetle boşa çıkarmayın. (Bakara, 2/264.) ilahi fermanının muhatabı olacaktır. Deyimsel bir ifadeyle ‘Kaşıkla yedirip sapıyla (gözünü) çıkaracaksa’ infakta bulunulmasa daha iyi olur.

Serveti imana şahit kılmanın yolu olan infak; insanların iradesine, yanlış ve batıl olarak gördüğümüz görüş, düşünce ve inancına müdahale etmek veya değiştirmek için bir araç olarak kullanılmamalıdır. İnfak; herhangi bir kişisel menfaat ve karşılık beklentisi olmadan, minnet altına alma gibi bir düşünceye kapılmadan, ‘sağ elin verdiğini sol elin görmemesi’  temel düsturuyla hareket edip riya ve gösterişten uzak hasbi bir şekilde yapılmalıdır. Peygamber Efendimiz de, sağ elinin verdiğini sol eli görmeyecek şekilde gizlice sadaka verenlerin, ahirette arşın gölgesinde gölgeleneceklerini haber vermiştir. (Buhari, Ezan, 36.)

İnfak, görünme ve gösterme amacı olmadan gizli veya açıktan yapılabilir. Fakat yardımın gizli olması, Allah’ın daha çok hoşuna gider. Bu gerçek, bir ayeti kerime de şöyle dile getirilmiştir: “Eğer yardımları açıktan yaparsanız, o da hoş. Yok eğer onu ihtiyaç sahiplerine gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına kefaret olur…” (Bakara, 2/271).

Kerîm olan Allah, kendisi için verilen zekatın/fitrenin/sadakanın karşılığını hem dünyada hem de ahirette ziyadesiyle verecektir. Bunun için geçici dünya malını kalıcı yapmanın yolu Allah’ın hatırını gözetmekten geçer. Eğer birilerinin hatırı için, birilerinden karşılık almak için veya daha fazlasını elde etmek yani; kaz gelecek yerden tavuğu esirgememek için iyilik yapılıyorsa bu yapılan iyilik, iyilik değildir. Olsa olsa iyilik kisvesi altına gizlenmiş bir aldatış ve aldanıştır.

Kulun; Allah’ın emaneti olan malından Allah için infak etmesi, Allah’ın kuluna vermiş olduğu en büyük ikramdır. Dolayısıyla kendisine infak etmeyi nasip ettiği için insan, yüce Allah’a şükür borçludur.

Dostlar! İnfak ve nifak kelimelerinin kökenleri aynı fakat anlamları farklıdır. İnfak sözcüğü iki dünyalığa, nifak ise ikiyüzlülüğe işaret eder. Nifak ehli (münafık), ikiyüzlü ve tek dünyalı olduğu için infak etmez, edemez; infak etse de infakları kabul edilmez. Çünkü Allah’a ve onun elçisine ısrarla nankörlük etmeleri; namaza hep üşene üşene katılmaları ve hayrı her daim gönülsüzce yapmaları (Tevbe, 9/53-54) infaklarının kabulünün önündeki en büyük engellerdir. İnfak ehli (müminler) ise tek yüzlü ve iki dünyalıdır. Bu nedenle müminler, infaklarını Allah rızası için ve gönüllü olarak yaparlar ve verdiklerinin zerresinin ahirette zayi olmayacağına iman ederler.   

Sahi! Siz infak edenlerden misiniz?

Kemal Kahraman

02.11.2024

 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir