HAYATIN İKİZİ
Bir gün nineme “Nasılsın?” diye sordum. O da bana: “Ne olsun evlâdım. Emaneti taşıyoruz, teslim etme vaktini bekliyoruz işte.’’ demişti.
Dün aldığımız bir ölüm haberi üzerine babam: ‘’Demek ki emanetini teslim etti ha! İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi raciun (Biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz)’’ deyiverdi.
Evet! Her canlı doğumla gelir dünyaya, hayatın ikizi olan ölümle gidecektir dünyadan. Bu hakikat bu gün ya da yarın; genç-yaşlı, kadın-erkek, sağlam-hasta, güzel-çirkin, fakir-zengin, zayıf-güçlü, zalim-mazlum, akıllı-deli, mümin veya kâfir herkesin başına gelecektir. Çaresi olmayan ölümü hiç bir zaman istemeyen insanoğlu, devamlı ondan kaçmış ve her zaman ona çare bulmaya çalışmıştır. Lakin insan ölümsüzlüğü bulmak için çok uğraşsa da insanın ölümsüzlük arzusunun boşuna bir uğraş olduğunu Bâki olan Allah bizlere şöyle bildirmiştir, “Nerede olursanız olun; sarp ve sağlam kaleler içerisinde olsanız bile ölüm size ulaşır!” (Nisâ, 4/78.),
İnsan Allah’ın zatı hariç her nefsin ölümü tadacağını (Enbiyâ, 21/ 35.) bilir ama ölümü kendinden uzak görür, kendine yakıştırmaz ve hatta bir gün kendisinin de öleceğine pek inanmak istemez. Ta ki ölüm, kapısını çalıncaya kadar. Namık Kemal’in deyimiyle “Herkes kimsenin sağ kalmadığını bilir de, kendisinin öleceğine inanmak istemez.” Yalnız ölüm kapıyı çaldığında, ölüme “şimdi değil, daha sonra gel” deme imkânımız asla olmayacaktır. Çünkü ecel geldiği zaman ne bir an geri kalır; ne de bir an ileri gider. (A’raf,7/34)
Peygamberimiz (s.a.s.), “Lezzetleri yok eden ölümü çok hatırlayınız.” (Nesâî, “Cenâiz”, 3.) diye uyarıda bulunmuşken pek çok bedbaht insan, ölümü hatırlatan her şeyden uzak durmaya çalışır ve mahkûm olduğu ölümü hatırlamak ve kabullenmek istemez. Neden mi?
Çünkü insanlar dünyaya, dünyadakilere, dünyalık işlere ve dünyadaki yaşama çok önem veriyorlar. Bunların câzibesine kapılıp kul, köle olanlar bile var.
Çünkü insanlar bu dünyada sahip oldukları malı, mülkü, saltanatı, masayı, kasayı, arsayı, borsayı bırakmak istemiyorlar. Bunlara tapanlar bile var.
Çünkü insanlar geçici de olsa zevküsefa, keyif aldığı durumların bozulmasını istemiyorlar.
Çünkü ölümsüz bir imana sahip olan müminler dışında ölümsüz ölüm insanları hep korkutuyor ve ölümün hakikatini, ölümden sonra başına neler geleceğini ve ölüm ötesi hayatla ilgili nimet/ödülün veya ceza/azabın vasıflarını tam olarak bil(e)miyorlar.
Çünkü insanlardan ölümü bir son, bir yok oluş olarak düşünenler var. Hatta toprak, ot, hayvan olacağına inananlar bile var. Gerçekte ölüm bir son değildir ve zannedildiği gibi ölümle her şey bitmeyecek ve eşref-i mahlûkat olan insan başka bir şeye dönüşmeyecektir. Aksine ölümle beraber insanın bu fani dünyada yaptığı iyi veya kötü amellerine göre şekillenecek olan ebedî hayatı başlayacaktır.
Ölümü ve hayatı yaratan Allah’a iman eden Müslümanlar ölüme ve ölümden sonraki ahiret hayatına da iman ederler. Müslümanlar bilir ve inanırlar ki ruh bedenden ayrılınca emanet edilmiş olan beden ölür, fakat ruh ölmez. Canlarını Hak için feda edenlerin ölü olmadıklarını ve nimetlerle rızıklandırıldıklarını bildiren âyetler ruhun ölmediğini göstermektedir. (Bakara, 2/185; Âl-i İmrân, 3/169-171.)
Ölüm düşüncesi, insanın ahireti unutmasına ve dünyaya büsbütün bağlanmasına engeldir. Ölüm insan için en büyük ibret en etkili öğüttür. Ölüm insanın Allah’a boyun eğmesine engel teşkil eden dünyevî arzu ve istekleri frenleyen en büyük etkendir. Ölüm ağrıların, sancıların, hastalıkların, dert ve kederlerin dinmesini, yok olmasını sağlayandır. Ölüm en Sevgiliye, refiki alaya (yüce dosta) kavuşma vesilesidir. Necip Fazıl Kısakürek bir şiirinde der ki,
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?
Hayat bize gösterdi ki ölümden kaçıp kurtulmak asla mümkün değildir. O halde hayatı imanla, ibadetle, sevgiyle, saygıyla, vefayla, hoşgörüyle, doğrulukla, dürüstlükle, adaletle kısacası güzel ahlakla geçirmeliyiz. Hesaba çekilmeden önce nefsimizi hesaba çekerek her zaman acı gerçeğe hazır olmalıyız. Hz. Peygamber de Müminlerin en akıllısının ‘ölümü en çok hatırlayanlar ve ölümden sonrası için en güzel bir şekilde hazırlananlar ” olduğunu dile getirmiştir. (İbn Mâce, Zühd, 31.)
Dostlar! Her şeyi unutun ama herkesin ölecek yaşta olduğunu ve emanetin sahibi zamanı geldiğinde emanetini teslim alacağını asla unutmayınız. Vesselam.
Sahi! Siz emaneti teslim etmeye hazır mısınız?
Kemal Kahraman
28.08.2024
“Sakın Dünya hayatı sizi aldatmasın” buyurur Rabbimiz. Ama insan eksik yaratıldığı için bu uyarıcı ayetlere bakmayı ve anlamayı pek istemez. Çünkü pşin verilene aşık olup sevdalanmıştır bir kere. Rabbim bizleri şuur, feraset ve istikamet versin…