KIŞTA BAHARI YAŞAMAK
Doğanın kendini yenilemesi için önemli olan mevsimler, evrendeki her şey gibi sürekli değişir. Dört mevsimden birisi olan kış mevsimi de nihayet geldi. Dünyanın değişik yerlerinde varlığı, sertliği ve süresi farklı olan kışlar yaşandığı gibi, insanlar da maddi ve manevi hayatlarında farklı farklı kışlar yaşarlar. Bazı insanların yaşamında ise neredeyse kış hiç yoktur ve hep baharı yaşarlar. Hatta baharın içinde kendine özgü baharlar yaşarlar.
Bazılarının hayatında da -mevsim bahar olsa bile- güz gülleri gibi baharı hiç yaşamaz, hatta baharın içinde bile hususi kışlar yaşarlar ki, bu kışın hiç bitmeyeceğine inanırlar.
Hâlbuki her kış yüreğinde bir bahar taşıdığı gibi; kışı yaşayan insan da, sabırla ve umudunu yitirmeden yüreğinde her daim bir bahar taşımalıdır. Çünkü bütün kışlar her zaman ilkbahara tebdil eder. Şimdiye kadar hiç kimse kışın kış olarak kaldığını veya sonbahara döndüğünü ne görmüş ne de duymuştur. Bunun için baharın mutlaka bir gün geleceğine inanarak kışın her gününü hayırlı, anlamlı ve dolu dolu yaşayarak baharı beklemelidir. Zira kışlar kalıcı değildir ve daima kışın sonu bahardır.
Bir de başkasının yazını kışa çevirenler var ki bunlar ne dünyada nede öbür dünyada rahat yüzü gör(e)meyeceklerdir. Bu nedenle ne kendi yazımızı ne de başkasının yazını kışa çevirmememiz gerekir.
İnsanların çoğu kış mevsimini sevmez. Kim bilir belki de kış, insana ölümün soğuk yüzünü hatırlattığı içindir. Mevsimleri insanın yaşamına benzetecek olursak ilkbahar mevsimi insanın doğumunu, yaz gençliğini, sonbahar yaşlılığını, kış ise ölümünü sembolize eder. Bunun için tüm mevsimler kışa hazırlandığı gibi insan da ölüme hazırlanmalıdır.
Kışın doğa ölür, fakat ilkbahar tabiata bir diriliş soluğu üfler. Yüce Yaratıcı (c.c.) hiç hayat belirtisi olmayan, adeta ölü gibi gözüken tohumlar toprağa konulduktan sonra zamanı geldiğinde can bulup filizlendiği gibi, ölümden sonra Sûr’a üfleterek insanın yeniden dirilişini gerçekleştirecektir.
Allah’ın geceyi gündüze, gündüzü geceye katma (Âl-i İmrân, 3/26.) kanununun bir gereği olarak kış mevsiminde günler kısalır, geceler de alabildiğince uzar. 21 Aralık’ı 22 Aralık’a bağlayan gece Şeb-i Yelda ve Şeva Çile olarak isimlendirilen yılın en uzun gecesidir. Fakat herkesin Şeb-i Yelda’sı da bambaşka olur. Örneğin, hasta döşeğinde yatan biri için bir türlü bitmek bilmeyen o gece, onun en uzun gecesi yani Şeb-i Yelda’sıdır.
Dostlar! İnsan dünya âleminde artık eskisi gibi sert kışları yaşamasa da mana âleminde en çetin kışları yaşamaktadır. Bunun için bu uzun kış gecelerinde Rabbimize yönelmeli, kendimizi değerlendirmeli ve eksiklerimizi gidermeliyiz. Ders çalışarak, kitap okuyarak, ilmi çalışmalar, müzakereler vs. yaparak; dini, ilmî, kişisel, sosyal ve kültürel olarak gelişimimizi gerçekleştirmeli ve kışımızı hayra, bahara yani yeniden dirilişi çevirmeliyiz.
Efendimiz (s.a.s.), “Kış mü’minin baharıdır.” (Ahmet b. Hanbel, Müsned, 3/75.) “Kışın, geceler uzar. Mü’min rahatlıkla kalkıp geceyi ibadetle (teheccüd namazı) ihya edebilir. Gündüzler kısalır, dolayısıyla herkes kolaylıkla oruç tutabilir.”
(Beyhakî, Sıyâm, 115.) diyerek bu baharın nasıl olacağına dair iki önemli şeyi dikkatlerimize sunmuştur. Nitekim Rabbimiz, cenneti kazanan kişilerin, geceleri az uyuduğunu ve seher vakitlerinde Allah’tan bağışlanma dileyip istiğfar ettiklerini (Zariyat, 51/17-18) belirtmiştir.
Kış mevsimleri; Kur’an’a yakınlık kurmak, Allah’ı zikretmek, oruç tutmak ve yaşadığımız hayatı tefekkür etmek, samimi bir tövbe ile kalp ve ruhumuzu temizlemek için en elverişli zamandır. Ayrıca bu kış günleri; ailemizle oturup sohbet etmek, eş, dost ve akraba ziyaretleri gerçekleştirmek; şiddet, merhametsizlik, bencillik gibi yanlış duyguları içeren bilgisayar oyunlarıyla ve zarardan başka hiçbir getirisi olmayan dizilerle büyüyen çocuklarımızla daha fazla ilgilenip onlarla vakit geçirmeye özen göstermek; onlara iyilik, güzellik, doğruluk, merhamet ve yardımseverlik gibi ahlaki güzellikleri anlatmak için büyük bir fırsattır.
Yine bu zorlu kış mevsimde yolda kalmışlara, alış-veriş yapma imkânı olmayan engelli, yaşlı ve hastalara maddi durumlarına bakmaksızın el uzatılmalı; maddi manevi gıdadan mahrum kalan insanlara neler yapabileceğimiz konusunda çözüm yolları düşünülmeli ve sahipsiz hayvanlara sahip çıkılmalıdır.
Sözün özü; bu kış hem maddi, manevi âlemimizde ve insani ilişkilerimizde hem de başkalarının maddi manevi hayatında mutluluk çiçeklerini açarak baharı yaşamalı ve yaşatmalıyız.
Sahi! Siz kışta hiç baharı yaşadınız mı?
Kemal Kahraman
04.01.2025
Kış’ta baharı yaşama düsturu hayatımıza ilke ve ruh anlayışı ile yaşamayı temennisiyle,saygılarımla elinize ağzınıza sağlık.