MİZANLI BİR YAŞAM (1)
Hayatı anlamlı kılmak ve yaşanabilir bir hale getirmek için inançta, ibadette, ahlakta, infakta, harcamada; iyimserlikte, tutkuda, mutlulukta, güvende, şehvette, zamanı kullanmada, sevgi ve saygıda, dostluk ve düşmanlıkta, dünya ve ahiret işlerinde; tüm duygu, düşünce, fikir, söz ve davranışlarda; her türlü aşırılıklardan (ifrat ve tefritten) uzak, adaletli, kontrollü, ölçülü, dengeli ve MİZANLI olmak gerekir. İnsan her şeyden önce kendine karşı ölçülü, dengeli ve MİZANLI olmalıdır.
Yüce Allah yerde, gökte ve bütün kâinatta mizanı, dengeyi ve düzeni, ölçüyü ve tartıyı ortaya koymuştur. (Rahman, 55/7.) Allah (c.c), yanında her şeyin bir miktar ile olduğunu (Ra’d,13/8.), yağmuru gökten bir ölçüye göre indirdiğini (Zuhruf, 43/11.) tüm varlıklarda mükemmel bir nizam ve intizam kurduğunu (Kamer, 54/49.), kurduğu dengenin korunması (Rahman, 55/8.) gerektiğini ifade etmiş ve sınırı aşanları da sevmediğini (Maide, 5/87.) belirtmiştir.
Başarının, fiziksel ve ruhsal sağlığın sırrı orta yolu tutmaktan, ölçülü ve MİZANLI bir yaşam sürmekten geçer. İnsanoğlu “Bütün beşeri, sosyal, siyasal ve ekonomik ilişkilerinde, resmi (devlet) ve gayri resmi görevlerinde ifrat ve tefritten (aşırılıklardan) uzak, orta yolu (vasat) takip etmeli, ölçülü, mutedil ve MİZANLI olmalıdır. (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 2) Ayrıca insan acımada, gazapta, nefrette, yemede, içmede, giyim ve kuşamda, sporda, sevinçte, tasada, gülmede, ağlamada, mutlulukta, hüzünde, sağlıkta ve her hareketinde kantarın topuzunu kaçırmamalıdır.
Bir insanın haddi ve hududu aşarak ulaşabileceği hiç bir zirve yoktur. Her şeyin fazlası zarardır. Bu nedenle hayatı her türlü aşırılıklardan, ölçüsüzlüklerden uzak bir şekilde MİZANLI yaşamak gerekir. Yoksa insan tökezler. Bu konuda bize en güzel örnek hayatının tamamı ölçülü ve dengeli olan sevgili Peygamberimizdir. Ölçüyü ve itidali O’nun hem dünyevi işlerinde hem de ibadetlerinde görebilmekteyiz. Zira kulluktada denge önemlidir.
Hz. Peygamber’in eşlerine gelerek onun ibadetleri hakkında bilgi almak isteyen üç sahabiye, resulün ibadetleri anlatılınca sahabiler kendi ibadetlerini azımsamışlar ve “biz nerede… Peygamber nerede… Hâlbuki onun geçmiş ve gelecek bütün günahları bağışlanmıştır, demişler. Bunun üzerine biri: “Her gece sürekli ibadet edeceğim”, ikincisi: “Her gün sürekli oruç tutacağım” üçüncüsü ise: “Kadınlarla beraber olmayacağım, hiç evlenmeyeceğim.” demiş.
Bu sahabilerin sözlerini duyan Allah Resulü onlara: “Şöyle şöyle diyen sizler misiniz?” diye sormuş, “evet” cevabını alınca hayatında asla aşırılık ve taşkınlık söz konusu olmayan Hz. peygamber kendilerine: “Ben sizin Allah’tan en çok korkan ve O’ndan en çok sakınanınızım.
Buna rağmen bazen oruç tutar, bazen tutmam. Geceleri hem namaz kılar, hem uyurum, kadınlarla da evlenirim. Benim sünnetimden yüz çeviren benden değildir.” (Buhârî, Nikâh 1; Müslim, Nikâh 5.) diyerek, kulluğun ölçülü ve dengeli olması gerektiğini bildirmiştir.
İnsanın bütünüyle kendini ibadete verip dünya nimetlerinden ve bedensel lezzetlerden el etek çekerek, dünyaya büsbütün sırt çevirmesi; nefsini, eşini ve çocuklarını, dost ve akrabalarını ihmal etmesi (koyu ruhbanlık) ne kadar yanlış ise bütünüyle dünyaya ve dünyalıklara, zevk ve sefahate dalıp ahireti unutması da (dünyevileşmek) o kadar yanlıştır.
İbadetlerin gayesi önce ilahi rızayı kazanmak sonra da ruhları huzura kavuşturmak ve inananların ölçülü ve dengeli bir hayat yaşamalarını sağlamaktır. İnsanlar dünya ile ahiret arasında bir denge kurmalı ve bu dengelerden herhangi birini lehine veya aleyhine değiştirmemelidir.
Devam edecek…
Kemal Kahraman
22.12.2024
Allah razı olsun, dengeli ve mizanlı, yaşamak dileğiyle,Allah’a emanet olun