Kemal Kahraman
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. MİZANLI BİR YAŞAM (2)

MİZANLI BİR YAŞAM (2)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

MİZANLI BİR YAŞAM (2)

Sokrates der ki; “Bir adam ortayı bulmayı bilmelidir ve her iki taraftaki aşırılıktan olabildiğince kaçınmalıdır.”
Hayatta; hiçbir şeyin dozunu, kararını, sınırını aşmamak yani gerçeğin ölçüsünü kaçırmamak ve her şeyi yerli yerinde kullanmak gerekir. Örneğin, yemeğe lezzet katan tuzu eğer fazla katarsanız o yemek yenilmez olur. Çiçeğe su vermezseniz veya suyu fazla verirseniz o çiçek kurur. Paracelsus, “İlacı zehirden ayıran dozudur.” der. İlacın dozunu, sınırını aşarsanız ilaç şifa olmaktan çıkar, zehir olur.
Yemeği az veya çok yerseniz sindirim ve bağışıklık sisteminiz olumsuz etkilenir ve bir takım hastalıklara davetiye çıkarırsınız. Şayet yemeği ölçülü yerseniz vücudunuza sıhhat, hafızanıza kuvvet ve gönlünüze feyiz olur.
“Söz” de ilaç gibidir. İnsan; sözü nerede, ne zaman, kime ne kadar ve nasıl söyleyeceğini iyi ayarlamalıdır. Yunus Emre bir dörtlükte sözün gücüyle ilgili olarak şunları söylemiştir:

Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,
Söz ola zehirli aşı, bal ile yağ ede bir söz.

Ayrıca insan, sesini de iyi ayarlamalı ve sesinin frekansını değil kalitesini yükseltmelidir. Güçlü ve kaliteli söz söylemekten aciz olanlar, var güçlerini seslerine verirler. Kişi sesini ölçüsüz bir şekilde yükselterek, seslerin en çirkini olan eşek sesine benzetmemelidir.

Yüce Allah, “Namaz kılarken sesini yükseltme¸ çok da sessiz okuma¸ ikisi ortasında bir yol tut.” (İsr⸠17/110.) diyerek namazda dahi seste ölçüyü ister. Yüksek ses başkalarını rahatsız eder hatta eziyet verir.

İnsan seste olduğu gibi yürüyüşte de ne süratli, kibirli ve çalımlı ne de yavaş ve miskince olmalı bilakis sükûnet ve vakar içinde orta hâlli, mutedil olmalıdır. (Lokman, 31/19.)

Sevgi de ilaç gibidir. Sevginin aşırısı insanı zehirler. Bunun için sevdiğiniz birisine veya herhangi bir şeye hak ettiği kadar sevgi ve değer vermelisiniz. Söz sarayının Sultanı (s.a.s.) ne güzel buyurmuşlar:
“Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olur. Nefret ettiğine de ölçülü davran, belki bir gün dostun olur.” (Tirmizî, Birr, 60)
Bir kişiyi veya bir şeyi ölçüsüz sevmek insanı kör ve sağır eder. (Ebu Davud, Edep, 115.) Çünkü kişi aşırı sevdiği kişide hiçbir kusur gör(e)mediği gibi kendisini uyaranları da ne duyar ne de duymak ister.

Fert ve toplum hayatının düzen ve intizamı ancak beşerî ve toplumsal ilişkilerde adalete, dengeye ve ölçüye yer vermekle mümkündür. Yüce Allah, ‘’Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin’’ (Maide¸ 5/8.) buyurarak adaletli bir toplumsal düzenin kurulmasını kullarından istemektedir.

İnsanlar ölçü ve tartıda itidali ve adaleti gözetmelidir. (En’am, 6/152; İsra, 17/35.) Bu adalet hem alışverişteki ölçü ve tartı gibi maddi şeylerde olmalı hem de insanları, eşyayı ve hadiseleri değerlendirme veya birisi hakkında konuşma gibi manevi şeylerde olmalıdır.

İnsanlar, harcamalarda da orta bir yol tutmalı (Furkan, 25/67). Mal, servet ve parasını harcarken ne eli sıkı (cimri) ne de eli büsbütün açık olmalıdır (müsrif). (İsra, 17/29.)
İnsan savaşırken, düşmanı öldürürken¸ bir suçlunun cezasını verirken ve bir hayvanı keserken bile dengeli/ölçülü olmalıdır.

Doğan Cüceloğlu’nun dediği gibi: “Fazla samimiyet, saygıyı azaltır. Çok sevgi, nankörlük getirir. Çok iyilik, suistimal edilir… İnsan ilişkilerinde çok’lar sıkıntılı… Denge esastır.”

Dostlar! İnsanın; yaşamının daha anlamlı, kıvamlı, hayırlı, yararlı, başarılı, mutlu, iyi ve güzel olabilmesi için doğruluk, dürüstlük, cömertlik, adalet, sevgi-saygı, hoşgörü, merhamet, duygudaşlık, dengeli ve ölçülü olma gibi temel erdemleri sürekli yaşatması ve bireysel hayatında uygulaması gerekir.

Ayrıca herkesin inancında, mezhebinde, kulluğunda, aile hayatında, ahlakında, hukukunda, siyasetinde, iktisadında, işinde, alışverişinde, yöneticiliğinde, öğreticiliğinde, öğrenciliğinde, yazısında, paylaşımlarında, fikir ve yorumlarında, beklentilerinde, korkularında, endişelerinde, tutkularında, yermesinde, övmesinde, konuşmasında, beslenmesinde, tutum ve davranışında; hassas, doğru, âdil ve mutedil, güvenilir, ölçülü, dengeli ve MİZANLI olması elzemdir. Mizan bozulduğunda beden, zihin, ahlak ve toplum çürümeye başlar.

Sahi! Siz “MİZANLI” bir yaşam sürüyor musunuz?

Kemal Kahraman

28.12.2024

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir