SAĞIR İLE İŞİTEN EŞİT MİDİR?
Allah’ın insana verdiği en önemli nimet ve bilgi edinme vasıtalarından birisi olan işitme duyusudur. İşitme duyusundan yoksun olan kimseye sağır denir. Kur’an’ı Kerimde sağır ve âmâ kelimeleri birçok ayette birlikte zikredilmektedir (Bakara, 2/171; Maide, 5/71; Muhammed, 47/23).
Esamm/sağır kelimesi on dört ayette geçmektedir. Bir ayet fiziksel sağırlığı diğerleri ise mecazi anlamda işitmemeyi belirtmektedir. Yüce Allah Hud sûresinin 24. ayetinde inananlar ile inkâr edenleri; görmeyen ve işitmeyen ile gören ve işiten insanlara benzeterek şöyle buyurmaktadır: “… Bu iki zümrenin (müminlerle kâfirlerin) durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların hali hiç eşit olur mu?”
Kulaklar sesleri algılayıp hakka ve hidayete tâbi olmak için yaratılmış organlardır. Bu dünya hayatında hidayet ve yardım çağrısına kulak verenler cennete giderken, bu çağrıları dinlemeyenleri, kulak tıkayanları, kulak vermeyenleri veya kulak veriyormuş gibi yapanları ise yüce Allah kıyamet gününde kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzükoyun haşredecek ve cehenneme koyacaktır. (İsra, 17/97)
İnsanların; görme engelli ve dilsizler dâhil olmak üzere işitme engellilerin yardımına koşmak, dertlerini ve sorunlarını anlayıp çözüme kavuşturmak gibi sorumlulukları vardır. nitekim ashaptan biri Hz. Peygambere, “Herhangi bir mal varlığımız yoksa sadakayı nerden verelim?” diye sormuş. Allah Resulü: “Sadakanın kapılarını, âmâlara yardım etmek, sağır ve dilsizleri anlayana kadar dinlemek, bir insana ihtiyaç duyduğu nesnenin yerini göstermek, yardım isteyen birine gücümüz yettiği kadar yardım etmek ve güçsüzlere kol kanat germekle açabiliriz.” şeklinde cevap vermiştir. (İbn Hıbban, 1993: II, 286, (529)
Peygamberin bu yanıtı hem günümüzün ifadesiyle “Toplum temelli rehabilitasyon”a hem de işitme ve konuşma engelli olanlara karşı olabildiğince sabırlı, nazik ve hoşgörülü davranmak gerektiğine işaret etmektedir.
Dostlar! Gıybet, yalan, dedikodu, iftira; müstehcen, çirkin/kabih, bâtıl ve günah olan her türlü söze kulağı kapatıp sağır olmak gerekir.
Bazen bir yürek incinmesin, gürültü, kargaşa, tartışma, kavga, dövüş ve savaş çıkmasın diye sağır kesilmek gerekir.
Bazen düşlerinizi gerçekleştiremeyeceğinizi söyleyen kişilere karşı kulak tıkamalısınız ve olumsuz/negatif düşünen insanları duymamalısınız.
Bazen de bilgisi, takvası, edep, hayâ, ahlak ve tevazusu ile şöhret kazanmış Hicrî 3. asrın âlimlerinden Hâtem el-Esamm’ın yaptığı gibi bazı şeyleri duymazdan gelip sağır gibi davranılmalıdır.
Rivayet edilir ki; Hâtem-i Esamm ahalinin sorularını dinlerken yanına bir kadın yaklaşır ve suali tevcih ederken elinde olmadan yellenir. Büyük mahcubiyet yaşayan kadını kurtarmak amacıyla Hâtem el-Esamm Hazretleri: “Duymuyorum, sesini yükselt” diyerek sağır taklidi yapar ve bu durumunu, kadın vefat edinceye kadar sürdürür. Bunun üzerine Hâteme, “Sağır” anlamına gelen “Esamm” lakabı takılır.
Ancak şu dünyada yaşanan haksızlıklara, zulümlere, katliamlara, cinayetlere, soykırıma ve her türlü tecavüze kör ve sağır davranamayız. Din, dil, renk, ırk, cinsiyet, şehir ve devlet ayırımı yapmaksızın tüm çocukların, dulların, yetimlerin, yaşlıların, engellilerin, gariplerin, mağdur, mazlum ve muhtaçların iniltilerini, feryad-u figanlarını duymazdan gelemeyiz.
Büyük şeytan, küçük şeytan ve onların lanetli çocukları tarafından evleri, yurtları, umutları ve hayalleri bombalanan, yok edilen masum çocukların, annelerin ve yaşlıların yeryüzüne ve gökyüzüne sığmayan acılarına; işiten kulakları patlatan haykırmalarına ve çığlıklarına kör ve sağırmış gibi görmezden gelemeyiz. Çünkü manevi kişilikleri sağır olanlar ile insanlığa önem vermeyenler ancak bu çığlıları ve ağlamaları duymaz ve duyurmaz. Ayrıca bunların sesine ses/karşılık vermek ve sağır kulaklara duyurmak bizim İslami, insani, vicdani ve ahlaki sorumluluğumuzdur.
Kur’an’ın sağır olarak nitelendirdiği kâfir, müşrik, münafıklar ve yüreklerinin kulağı patlamış olanlar gibi bizler de duymamız gereken sesleri işitip duymazsak ya da duymazdan gelirsek bir gün gelir es-semî’ (işiten) olan Yüce Allah dâhil hiç kimse ne dünya da ne de ahirette sesimizi işitmeyecek ve duymayacaktır.
Yazımı Cengiz Numanoğlu’nun şu dörtlüğüyle bitirmek istiyorum.
Kimi bilmez, bir nefesin şükrünü,
Kimi besler, Kur’ân ile fikrini,
Dağın, taşın, kurdun, kuşun zikrini,
Duyanla, duymayan.. Bir olur mu hiç…
Sahi! Sağır ile işiten eşit midir?
Kemal Kahraman
22.02.2024