Kemal Kahraman

Siz şükredenlerden misiniz?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

SİZ ŞÜKREDENLERDEN MİSİNİZ?

İnsanoğluna bahşedilen nimetler o kadar çoktur ki saymakla bitmez. Öyle ki;  kimi insanlar sahip olduğu nimetin/nimetlerin varlığından bir ömür boyunca haberdar ol(a)madan, kadir kıymetini bil(e)meden, bu nimetin/nimetlerin nereden, kimden geldiğini düşünmeden ve gerçek sahibini tanımadan yaşarlar.

Sahip olduğumuz imkânların, nimet ve bereketin; anne babanın, evlatların, akrabaların, komşuların; arabanın, evin, hayvanların, ağaçların; mal mülk ve makamların; şehrin, devletin, işin, işyerinin; havanın, ekmeğin, suyun, lezzetin, nesnenin, sesin; sağlık, sıhhat ve afiyetin; inancın, vicdanın, özgürlüğün, emniyetin vs. farkına varabiliyor muyuz? Birer imtihan vesilesi olan nimetleri görebiliyor muyuz?

Şayet bu sorulara verilecek cevabımız ‘’evet’’ ise pek sorun yok demektir. Ancak gönül rahatlığı ile “evet” diyemiyorsak nimetleri görebilmek için ille de bu nimetlerin elimizden kayıp gitmesi ve yokluğunu tatmamız mı gerekiyor?

Bizler hiç kendimizi zihinsel veya ortopedik engellilerin, yatağa bağlı hastaların, seyahat edemeyenlerin, okuyamayanların, konuşamayanların, işsizlerin, göçmenlerin, tutsakların, yetim ve öksüzlerin; bir evlada sahip ol(a)mayan anne babaların, garip ve kimsesizlerin; parasızlıktan ilaç al(a)mayan hastaların, bir yuvası ol(a)mayanların, bir kuru ekmeğe muhtaç fakir ve miskinlerin vb. yerine koyuyor muyuz ve onlarla duygudaşlık kuruyor muyuz?

 Acaba insan sahip olduklarının değerini neden bilmez ve onlara şükretmez? İnsanı şükürden alıkoyan ve ona hamdi/şükrü unutturan sebepler nelerdir?

Bu sorulara şöyle cevap verebilirim. İnsanın bu hayatta nimetlerin pek çoğu ile her an iç içe yaşaması, nimetlere çoğu zaman herhangi bir çaba ve emek sarf etmeden sahip olması, kısa ve kolay yollardan zengin olmak istemesi ve hırs ateşinin gözlerini perdelemesinden dolayıdır.

Bütün bunlara; inançsızlığı, nankörlüğü, kanaatsizliği, sekülerleşmeyi, cehaleti, gafleti, doyumsuzluğu, kendisini sürekli kendinden daha zengin olanlarla kıyaslamayı, reklâm ve kötü örneklerle kamçılanan dünya hırsını, kapitalist ve emperyalist dünya düzenini ve benzeri şeyleri de ekleyebiliriz.

Rivayet edilir ki Hz. İsa (a.s.) şöyle demiştir: “Düşünen, sâhip olduğu nimetin farkına varır, düşünmeyen ise kendisini nimetten mahrûmiyette sanır.” Onca nimetin farkında olmadan yaşamak nankörlük, şükürsüzlük ve küfrân-ı nimettir. Allah’ın nimetlerine mazhar oldukları halde nimetleri yok sayanların; nimetin yokluğuyla sınanmasına, ‘Mutsuzluk sendromu’na yakalanmasına ve Allah’ın gazabına uğramasına neden şaşılır ki?

Şükür kavramı son dönemlerde pozitif psikolojiyle birlikte psikoloji çalışmalarında da yer almaya başlamıştır. Şükür ile ilgili yapılan çalışmalarda şükran hissi artan kişinin, fiziksel ve ruhsal sağlığının olumlu yönde güçlendiği ve geliştiği, olumlu sosyal davranışlarının çoğaldığı görülmüştür. Ayrıca şükran duygusu insanın kendisini daha iyi/huzurlu/mutlu hissetmesini, hayattan keyif ve lezzet almasını sağladığı gibi hayat kalitesini arttırır, stresini azaltır ve uyku kalitesini de çoğaltır.

Sâdi Şirazi, Gülistan adlı kitabında “İnsan, her nefesinde Allah’a karşı iki şükür borçludur.” der. Her soluk alıp vermede iki defa hayat bağışlayan, can veren Allah’tır. Şayet insan, bahşedilen nimetlerin farkına varıp bunların gerçek sahibi olan Allah’a dille, halle, kalple ve bütün organlarla şükrederse ve her bir nimetin şükrünü verilen nimete uygun bir şekilde yani kendi cinsinden yaparsa “Şükrederseniz size olan nimetimi artırırım.” (İbrâhîm,14/7) âyetinin sırrına mazhar olur ve ödülünü ŞEKÛR olan mevlasından alır.

Hayattaki en önemli yaşama amacımız; Yaratanın eş-Şekûr[1] ismiyle ahlaklanmak, nimetin/nimetlerin Allah’tan geldiğinin şuur ve idrakine vararak hamd etmek, şükretmek ve nimetlere aracılık edenlere teşekkür etmektir. Tıpkı, geçmişte işlenmiş ve gelecekte işlenmesi muhtemel bulunan günahları yüce Allah tarafından bağışlandığı halde, “Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?” (Buhari, Teheccüt, 6) diyerek şükran duygusuyla Rabbine daima ibadet ve itaat eden şanı yüce Efendimiz gibi.

Unutmayalım ki; bize şükretmeyi öğreten yüce Allah’a sonsuz şükür borçluyuz.

Sahi! Siz şükredenlerden misiniz?

 

[1] Şekûr: Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) birisidir. “Az da olsa kulun iyi bir ameline fazlasıyla karşılık veren” anlamına gelir.

Kemal Kahraman

11.02.2024

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. Maşallah değerli hocam. Şükür etmek ne kadar önemli ne kadar elzem . Bunun farkına varan insan çok az. Çok az insan bulur yaradanını çok az insan tanır Onu. Bilmezler ki tüm kainat ondan nişanlar taşıyor. Allah razı olsun gözümüzü gönlümüzü bu konularda daha çok açtığınız için Kemal hocam.

  2. 11 Şubat 2024, 18:41

    Ağzına sağlık

  3. 11 Şubat 2024, 19:12

    Amin Allah razı olsun inşaallah, Allah bizleri uyanık ve daima şükür eden kullarından eylesin,İnşaallah Amin,ağzınıza elinize sağlık hocam.