ÜÇ KUTSAL DAMLA
İslam’a göre insan, özü itibariyle yeryüzünün en değerli varlığı olduğu gibi aynı zamanda yaşamı ölümle bitmeyen sonsuz bir varlıktır. İnsan kıymetli olduğu için ona ait olan üç damla da çok değerlidir ve her halükarda saygındır. Uzatmadan söyleyeyim bu üç damla; kan, gözyaşı ve terdir. “Allah katında hiçbir şey, iki damladan daha sevimli değildir: Allah korkusuyla akıtılan gözyaşı damlası ve Allah yolunda dökülen kan damlasıdır.” (Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd, 26) diye buyurur Efendimiz.
Kutsallar, insanlara ve toplumlara göre farklılık gösterse de bu üç damla bütün toplumlarda ve inanışlarda kutsaldır. Kutsal olan bu üç damlanın karıştığı şey de kutsaldır.
İnsanın kanı kutsaldır. Kur’an’a göre birinin haksız yere öldürülmesi bütün insanlığın öldürülmesi kadar kötüdür. (Mâide, 5/32) Bunun içindir ki yüce Allah: “Kim bir mümini(n kanını akıtırsa) kasten öldürürse cezası, içinde devamlı kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisâ, 4/93) diye buyurmaktadır.
Gözyaşı da kutsaldır. Allah mazlumun, mağdurun, canı yananın ve gözyaşı dökenin halini görmektedir, feryadını işitmektedir. İnsanlar hayırlı dualar alacak bir hayat yaşamak yerine, niçin gözyaşını döktürdüğü bir kişinin bedduasıyla yaşar ki?… Eğer döktürdüğü o damla, haksızlığa uğramış birinin gözlerinden dökülüyorsa o damlanın düştüğü yeri yakacağını hiç düşünmez mi? Hz. Muhammed’in (s.a.s.); “Kim birinin kalbini kırıp onu ağlatırsa, o kişinin bedduasından sakınsın! Çünkü gözyaşı yere düşmeden ne dilerse kabul olunur. “ uyarısını işitmez mi?
Gözyaşı dökülecekse Allah korkusu ve sevgisi için dökülmelidir. Zira İslâm, dinî duygularla ağlamayı tavsiye etmiş ve bu tür ağlamaların karşılığında sevap vaad etmiştir. Resulüllah (s.a.s.); tenha bir yerde Allah’ı zikredip ağlayan müminin âhirette Allah’ın özel lütfuna nâil olacağını, Allah korkusundan ağlayan kişinin cehennemden âzat edileceğini, Allah’ın, gözü yaşlı olanlara azap etmeyeceğini, Allah korkusundan ağlayan kimseye cehennem ateşinin haram olduğunu belirtmiştir.
Ter de kutsaldır. İslam’a göre helal kazanç; işinin hakkını vermek, işçinin hakkını ödeyerek elde edilen kazançtır. Peygamberimiz de alın teri kurumadan emek sahibine hakkının verilmesini emretmiştir. (İbn Mâce, Ruhûn, 4.) Nitekim bir kutsî hadiste Cenâb-ı Hakk, kıyamet gününde üç kişiden davacı olacağını; bunlardan birinin de bir kimseyi çalıştırıp işini yaptırdığı halde ücretini ödemeyen kimse olacağını ifade etmiştir.
İslam çalışmaya ve ailesinin geçimi (rızkı) için helal yollardan çalışanlara büyük önem vermiştir. Peygamberimiz (s.a.s.); “Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yememiştir. Davud (a.s.) da kendi elinin emeğinden yerdi.” (Buhari, sahih, büyü, 15.) buyurarak inananlara helal ve temiz rızık kazanmak için emek sarf etmeyi ve alın teri dökmeyi öğütlemiştir.
Hz. Muhammed (s.a.s.) Tebük seferi dönüşünde Sa’d b. Muâz (r.a.) ile tokalaştığında ellerinin nasırlı olduğunu görür. “Ey Sa’d, ellerinin sertliği nedendir? Bu nasırlar nasıl oldu?” diye sorar. O da; “Ey Allah’in Resûlü! Ben çoluk çocuğumun rızkını kazanmak ve nafakasını temin etmek için hurma bahçesinde çalışıyorum. Bahçede çok kazma, kürek tuttuğum için ellerim sertleşip nasırlaştı.” der. Bu söz üzerine Peygamber (s.a.s.), bu emekçinin alnını (bir rivayete göre avuç içlerini) öper ve: “(helal rızık için çalışan) bu ellere ahirette cehennem ateşi dokunmaz.” buyurur.
Bir insanın Allah’ın rızasını umarak ve O’nun istediği ibadetleri yerine getirerek; haramdan, hile ve aldatmalardan sakınarak çalışmak, üretmek, çaba göstermek ve alın teri dökmek ibadettir ve aynı zamanda cennetin vizesini almaktır.
“İnsan için yalnız çalıştığının karşılığı vardır.“ (Necm, 53/39) âyeti kerimesi, bu dünyada ister mü’min ister kâfir olsun, bedeni ve fikri çalışarak ter döken herkesin emeğinin karşılığını alacağını belirtmektedir. Samimi olarak dökülen bu üç damlanın iki cihanda da karşılıksız kaldığı görülmemiştir.
Günümüzde hak ve hukuk tanımayan vicdan ve merhamet yoksunu zalimler; kadın, çocuk, yaşlı, engelli demeden masum insanların kanlarını dökmekte, gözyaşlarına boğmakta ve tüm inanışlarda haram olmasına rağmen alın terlerini sömürmektedirler. Ama daha fazla kazanma uğruna döktürdükleri bu mübarek üç damlada bir gün mutlaka boğulacaklardır. Zira bu üç damlanın zayi edilmesi hem büyük bir suç hem de büyük bir vebal ve günahtır.
Tarih şahittir ki; masumların kanları, gözyaşları ve terleri üzerine kurulu hiçbir düzen, uygarlık ve hükümranlık uzun süre ayakta kal(a)mamıştır ve kalamayacaktır. Zira zulüm ilelebet sür(e)mez ve zulümle âbâd(mâmur) olun(a)maz. “Zulüm ile âbad olanın akıbeti berbat olur.” Vesselam!
Kemal Kahraman
04.05.2024