Kemal Kahraman
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yemek götürmek mi yoksa yemeği götürmek mi? (1)

Yemek götürmek mi yoksa yemeği götürmek mi? (1)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

        YEMEK GÖTÜRMEK Mİ YOKSA YEMEĞİ GÖTÜRMEK Mİ?

                                                         (1)

Her fani gibi insan da doğar, büyür ve “Her nefis ölümü tadacaktır…” (Al‐i İmran, 3/185)  ayeti gereğince kendisine takdir edilen ömür sona erdiğinde de ölür. Ölüm gerçeği karşısında yapılması gereken en önemli şey, Rabbimizin sevgisini ve rızasını kazanacak salih ameller işlemektir. Sorumluluk sahibi olan her insan günü geldiğinde sorumluluklarını hakkıyla yerine getirip getirmediğinden hesaba çekilecek, bunun karşılığında ya mükâfat alacak ya da cezayla karşılaşacaktır.

Allah’a karşı görev ve sorumluluklarını yerine getiren bir mümin ölümden korkmaz. Çünkü ölüm Müslümanın Dost’una (Allah’a) kavuşması, ebedi mutluluğa erişmesi demektir. Necip Fazıl Kısakürek’in  diliyle,

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber,

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?

Ölümün bir yok oluş olmadığı, ölümle birlikte ruhun sadece bedenden ayrıldığı ve dünya hayatından sonra yeni bir hayatın başlayacağı gerçeğine binaen ölen kişinin, mirasına, bedenine ve ruhuna yönelik olarak başta akrabaları olmak üzere yaşayanlar üzerinde hakları bulunmaktadır. Ölünün yaşayanlar üzerindeki hakları kısaca şunlardır:

 Ölünün ölüm haberini duyurmak, ölüyü yıkamak, kefenlemek, cenaze namazını kılmak, onu defnetmek, ölü için hüsn-i şehadette bulunmak, oruç fidyesini ve yemin kefaretlerini vermek, ona hayır duada bulunmak, onun için Allah’tan istiğfar (günahlarının bağışlanması) talep etmek, vasiyetlerini yerine getirmek, akrabalarına karşı sıla-i rahmi ifa etmek, dostlarına ikramda bulunmak, ölenin borçlarını ödemek, ardından hayır hasenat işlemek, ölünün bedenine zarar vermemek ve kabirlerini ziyaret etmektir.

Cenaze törenlerinde alkış tutmak, slogan atmak, ıslık çalmak, yüksek sesle ağlamak ve feryat etmek, camii avlularına ve kabristanlara çelenkler göndermek cenazenin defin adabına uygun düşmemektedir. Kabrin başında namaz kılmak, üzerine mescit inşa etmek, mum yakmak ve bez bağlamak ise geçmiş bazı din, örf, adet ve kültürlerin kalıntısı olan bidat ve hurafelerdir.

Resûl-i Ekrem (s.a.s), Müslümanların birbirine karşı sorumluluklarından bazılarını şöyle haber vermiştir: “Selâmı almak, hastayı ziyaret etmek, davete icabet etmek, nasihat isterse nasihat etmek, aksırıp elhamdülillah derse yerhamükellah demek ve cenazeye katılmak.”  (Müslim, Selâm, 5)

Resûlullah (s.a.s.) cenaze namazını kılmayı ve taziyeye gitmeyi hararetle teşvik ettiği gibi bizzat kendisi de bu vazifeleri ifa etmiş ve imanın bir parçası veya şubesi olarak saymıştır.

 Hz. Peygamber; kim, sevâbına inanarak, karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek bir Müslümanın cenaze merasimine katılırsa iki kîrât (Uhud dağının iki katı büyüklüğünde) sevap verileceğinin (Buhârî, İmân 35; Müslim, Cenâiz 56.); Allah‘tan avf ve mağfiret dilemek suretiyle Allah’a şirk koşmamış kırk kişilik bir cemaatin katılımıyla cenaze namazı kılınan her Müslüman ölünün mutlaka affa mazhar olacağının (Müslim, Cenaiz, 59); tâziye ziyaretinde bulunan kimseye musibete uğrayanın sevabı kadar sevap verileceğinin ve Allah’ın kıyamet gününde onu, herkesin gıpta edeceği güzellikte bir elbiseyle donatacağının müjdesini vermiştir. (Tirmizî, “Cenâʾiz”, 71)

Bu münasebetle ölünün yakınlarının acılarını/üzüntülerini paylaşmak, onlara sabır dilemek, onları teselli etmek, onların keder ve sıkıntılarını hafifletmek, merhum/merhume ve yakınları için dua ve niyazda bulunmak amacıyla taziyede bulunmak İslam’ın ilk yıllarından beri devam edegelmiş dini, örfi ve insani görevler olmuştur.

Devam edecek…

Kemal Kahraman

27.01.2024

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 27 Ocak 2024, 21:28

    Selamün aleyküm kıymetli hocam yüreğine kalemine sağlık. Malumunuz Ocak ayının 6 sında babam rahmeti rahmana kavuştu. Ben dedim ki yemek verilmeyecek. Bu adet bizim cenaze ile beraber kaldırılmış olsun kınayan beni ki adın dedim. Bizim enişte sen karışma ben hallederim dedi ve pide yaptirmus getirdi. Mezarlıktan çıkan pide ayrana hücum etti. Millet gırgır şamata sohbet muhabbet yemeklerini yediler biz kendi acimizla başbaşa kaldık. Yani bu adet öyle yerleşmiş ki millet günlerce konuşur diye kimse iptal edemedi. Benim de girisimim boşa çıkmış oldu. İnşallah her bölgede bu adet kaldırılır.

    Cevapla