Konuk Yazar

Sanaldaki Mutluluklara Kanmayın!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sanaldaki Mutluluklara Kanmayın!

     Mardin Kızıltepe’de zorunlu bir ziyaret için, termometrelerin 45 dereceyi gösterdiği bu ağustos ayının öğle sıcağında dışarı çıkmak zorunda kaldım. Kardeşim gecikeceğini söyleyince, Dikmen yolu üstündeki mahalle dondurmacısının iş yerinde beklemeye başladım. Tamponu tellerle bağlanılmış, bir farı kırılmış arka bagajı iple sıkıca bağlanılmış, balatası silinmiş 1989 model bir otomobil bir gıcırtı sesiyle dondurma dükkânının önünde durdu.

     Arabanın içinden belli ki işinden dolayı güneşte uzun süre kalmak zorunda kaldığından kapkara kesilmiş, üstünde güneşten renk tonu değişmiş bir tişört, en az bir aydır yıkan(a)mamış bir kont pantolon ayağında ilk günkü boyasından başka boya yüzü görmemiş bir ayakkabı ile haftalardır berbere uğra(ya)madığından saç, sakal ve ense kıllarının birbirine karışmış bir kişi arabadan inerek dondurmacıya doğru yaklaştı.

     Arabanın arka koltuğunda biri kız, biri erkek olmak üzere iki çocuk vardı. Ön koltukta ise kucağında iki veya üç yaşındaki çocuğuyla anne oturuyordu.  Güneşte dura dura yüzlerindeki derileri soyulmuş arka koltuktaki çocuklar, koltuklar üstünde gülüşerek tepiniyorlardı. Bu arada koltuklardan yükselen toz topraktan dolayı arabanın içi neredeyse görünmez haldeydi. Ön koltukta oturan anne kucağındaki çocukla şakalaşıyor ve ona bir şeyler anlatıyordu. Çocuk da tüm masumiyetiyle annesinin kendisine söylediği şeylere gülüyordu. Kim bilir belki de babasının kendisine dondurma getireceğini söylüyordu; o da ona seviniyordu. Anne şakalaşan, zıplayan diğer çocuklarına da rahat durmaları için uyarıyordu ama dinletemiyordu.  İçinde bulunduğu şartlardan dolayı olsa gerek bu kadıncağız bir deri, bir kemikten oluşuyordu. İyi beslenemediği, giyinemediği ve işinde kocasına yardım ettiği besbelli olan bu annenin, üstünde bol oluşundan başkaları tarafından kendisine verildiği belli olan naylondan bir fistan başında ise düzensiz bağlanılmış bir örtü vardı.

     Adam dondurmacıya bir tane sade, dört tane karışık ve bol soslu beşer liralık külahtan dondurma istedi.  Yirmi beş lira ödeyerek aldığı dört karışık külahlı dondurmayı sol eline aldı sade olanı da sağ eline alarak büyük bir iştahla dondurmayı yalayarak zafer kazanmış komutan edasıyla arabaya doğru yürüdü. Arabadakiler ise sabırsız ve heyecanlıydılar. Baba araba camından her birine bir külah uzattı; anne ve çocukların dondurmaya kavuşmanın sevinç ve mutlulukları görülmeye değerdi. Sanki tüm dünya onların olmuştu. Adam birkaç kontak vurduktan sonra çalıştırabildiği klimasız, toz-toprak içerisindeki arabasına huzurlu bir şekilde binerek yollarına devam ettiler.

     Kardeşim geldiğini haber verince dükkânın önüne çıktım. Karşı tarafta koltuk kanepe şark odası ve markalı perdeler satan lüks bir mobilya dükkânının önüne buranın tabiriyle -yılan gibi- simsiyah son model lüks bir araba durdu. Arabadan varlıklı olduğu her halinden belli olan; üstünde markalı bembeyaz bir tişört ve beyaz ketenli bir pantolon ve beyaz renkli bir spor ayakkabı bulunan, başının üstünde siyah bir gözlük olan güneşe maruz kalmadığından teni açık ama yüzü somurtkan ve kızgın bir adam ile benzer renk ve elbise giymiş kolu bileziklerle parmakları yüzüklerle dolu, saçlarını sarıya boyamış her halinden sinirli ve moralsiz olduğu, yüzü ekşi bir kadın indi. Arabayı arabadan inmek istemeyen, elinde kocaman bir telefon olan yedi sekiz yaşlarındaki çocukları için klima çalışsın diye arabayı çalışır halde bırakıp dükkana girdiler. Nedendir bilinmez ama evden çıkarken tartıştıkları, kavga ettikleri, birbirlerine kızgın oldukları belli olan bu huzursuz çiftin dükkâna girmeleriyle çıkmaları bir oldu. Serincecik lüks arabalarına binip gittiler.

     Ziyaret dönüşü bu aileyi, masanın üstünde soğuk su, meşrubat, dondurma ve yanında da tatlının olduğu lüks ve nezih bir mekânda gördüm. Cam tarafına oturmuş olan karı kocayı; bacak bacak üstüne atmış, ellerinde markalı birer telefon her biri bir tarafa dönmüş, bedenleri birbirine yakın olsa da ruhları birbirinden uzaklaşmış, ne mekânın ne de önlerindeki yiyeceklerin onlara haz ve mutluluk vermediğini gözlemledim. Çocuğu göremedim ama anne babasındaki huzursuzluğu, yüzlerindeki mutsuzluğu ve hallerindeki şükürsüzlüğü gördüm.

     Daha bir saat önce dondurmacıda oturanların nasıl imrenerek arabaya ve içindekilere baktığını ve onların yerinde olmak istediklerine şahit olmuştum. Belki de bu aile çoktan gezdikleri yerleri, önlerinde duran ama bir nedenden dolayı (yi)yemedikleri yemekleri zoraki tebessümlerle bir selfi çektirip (sahte) mutluluk pozlarını paylaşmışlardır ve kim bilir bu fotoğraflarının altına ne cümleler dizmişlerdir. Sosyal medyadan paylaştıkları bu fotoğraflara bakanlar da imrenerek içlerinden bir ah çekmiş ve keşke demişlerdir.

     Şahit olduğum bu iki durumdan sonuncusu sosyal medya mecralarında çokça var. Stanford Üniversitesindeki araştırmacılar buna benzer durumlar için ‘’Ördek sendromu’’ diyorlar. Ördeklerin suyun yüzeyinde gayet rahat ve dingin bir şekilde süzüldüğü zannedilir oysa ayakları suyun altında makine gibi çalışır fakat dışarıdan bakınca pek görülmez.

     Gerçek ve sanal hayatta eğer şahısların suyun altındaki ayakları görülseydi belki hiç kimse moralini bozmaz, ah çekmez ve keşke demezdi.   Ne dersiniz?

Kemal Kahraman

Kızıltepe-13.08.2323

 

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

  1. 14 Ağustos 2023, 20:30

    Selamlar saygılar değerli hocam kaleminize sağlık Cook güzeldi ve şuan herkesin memnuniyetsizlikleri her kesin gözü önünde ve öyle güzel öyle mükemmel gözlem yapmisiniz ki hayran kaldım yazisiniza yüreğinize sağlık…

  2. Kaleminize bakış açışınıza sağlık rabbim güç kuvvet dirayet versin ilminizi artırsın inşallah amin amin…

  3. 15 Ağustos 2023, 19:44

    Fiziksel ve ruhsal betimleme çok yerinde olmuş, kaleminize sağlık… Hocam.

    Cevapla
  4. Evet Kemal hocam kalemin daim olsun inşallah, demek ki boşuna dememişler iki gönül bir olunca semanlik Seyran olur, mutlu insanların hayattaki yaşayışları her daim güzel olur.

    Cevapla
  5. O kadar yerinde ki cümleleriniz ..sanal ve reel hayatları arasındaki farkı gerçek anlamda çok güzel ifade ediyor .kaleminize sağlık hocam…

    Cevapla