Yetiş Sinbat, Ülken Yanıyor!

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yetiş Sinbat, Ülken Yanıyor!

Irak’a özgürlük operasyonu adıyla yapılan işgal, 20 Mart 2003’te ABD öncülüğünde İngiltere, Avustralya ve Polonya’nın da katılımı ile oluşturulan Çokuluslu Koalisyon gücü önderliğinde yapıldı. Müdahale sebebi olarak üne sürülen kitle imha silahları hiç olmadığı halde Irak işgal edildi.

2015’te ortaya çıkan CİA raporuna göre, Irak işgal edilmeden önce hazırladığı istihbarat raporunda, Saddam Hüseyin yönetiminde kitle imha silahı ürettiği iddiasının teyidi için yeterli delil olmadığını dönemin ABD Başkanı George Bush ve yönetimine bildirilmiş olmasına rağmen Irak işgal edildi!

Koalisyon güçleri Irak’a girerken Basra’ya yakın kıyı kasabası olan Ümm-ül kasr dışında ciddi mukavemetle karşılaşmadan kısa süre içinde bütün ülkeyi işgal etti. Irak ordusu işgal güçlerine direnmeden ağır silahları dahil mevzilerini terkedip sivillerin arasına karıştılar. Sebebine gelince Irak ordusundaki çoğu komutanlar Kesnezani tarikatına mensup idi. Bu tarikatın kimler tarafından ve ne amaçla kurulduğu ile ilgili epey yazılar mevcut. Kısaca tarikat adı altında faliyet gösterip Irak ordusunun işgalci güçlere karşı gelinmemesi gerektiğine dair fetvası ile bilinir.

Birleşik güçlerin yaptığı ilk iş Saddam heykelinin yıkılışını canlı yayınla Dünyaya servis etmesi oldu. Bununla Saddam’ın şahsında Irak siyasi otoritesinin ortadan kaldırıldığını ve Irak’ı ele geçirdiklerini ispatlıyorlardı. Evet, o gün siyasi irade ile beraber bir daha eyağa kalkmamak üzere Irak yıkılmıştı. Bir çok hükümet kurulmasına rağmen siyasi irade bir türlü kurulamadı ve kurulacak gibi görünmüyor. O gün bu bugündür Irak yönetimi yaz boz tahtasına döndü.

Bağdat’ta bulunan bakanlıkların tümü ateşe verildi. Yakılmadan ABD güçlerince koruma altına alınan tek Bakanlık, Petrol Bakanlığı idi. Çünkü Emperyal güçler Irak’ın başlıca zenginlik kaynağı olan petrolünü ele geçirmek için gelmişlerdi. Petrol haritası, kuyuların yeri ve kapasite bilgileri korunması için petrol bakanlığı sağlam kalması gerekiyordu. Aksi halde işgalin maksadı hasıl olmazdı. Diğer bakanlıkların yakılması ise işlerine geliyordu. Milli savunma, İç işleri, nufus ve tapo daireleri ilk yakılanların başında geliyordu. Bu vesileyle kaos derinleştikçe sömürü çarkları o nispette iyi işleyecekti.

Irak ordusu savaşmadan dağılmıştı, dolayısıyla devasa bir orduyu donatmış her türlü silah ve mühimmat hiç tahrip olmadan ortada kalmıştı. Bu durum işgalcilerin işlerine gelmiyordu. Ortada tahrip edilmemiş olarak duran devasa silahlar tahrip edilmeli ki yeni silahlar satılabilsin ve öyle de oldu. Cephanelik kapılarını ardına kadar açarak, halka gelip istedikleri kadar tank top mermilerini bedava götürmelerini duyurdular. Hurdacılar için gün doğmuştu. Mühimmatları getirip mermi çekirdeklerini çıkartarak kovanlarını pirinç madeni olarak satıyorlardı. Bırakılan yep yeni ağır silahlara ne oldu diyeceksiniz. Onlarda koalisyon güçleri tarafından tahrip edilerek tırlara yüklenip sahrada bulunan hurdalığa atıldı. Daha sonra hurda olarak dış ülkelere satıldı.

Savaş çıkaranların başında silah lobileri gelir. Üretilen silahlar tahrip edilmesi gerekir’ki yeni silahlar satılabilsin. Üretilen bisküvi, kraker değil ki insanlar yiyip tüketsinler. Silah tüketimi ancak savaşların olması ile mümkün olur. Dolayısıyla dünya emperyal devletlerin liderleri sürekli silah lobisi ile dirsek temas halinde olur.

Emperyal güçlerin Irakta yaptıkları can alıcı icraatlardan biri de ülkede unutulmaya yüz tutmuş etnik ve mezhebi farklılıkları gün yüzüne çıkartıp köpürtmeleri oldu. Ülke’nin fay hatlarını harekete geçirerek kısa süre içinde iç savaş çıkartıldı. Ne olduğu belirsiz nevzuhur örgütler icad edilerek kardeş kavgası başlatıldı. Öyle puslu bir ortam oluşturuldu ki, öldüren ne için öldürdüğünü, ölen ise niçin öldürüldüğünü bilmiyordu. Sonuç olarak 1 milyondan fazla Irak’lı hayatını kaybetti, bir kaç misli yaralı, dul, yetim, ve milyonlarca mülteciyi de katacak olursak Irak’ta bir nesil yok oldu. Şahit olduğum anlatımları yazmaya havsalam el vermiyor. Kısacası devlet gidince her şeyi beraberinde götürüyor. Ne can, ne mal, ne namus, nede din kalıyor..! Şimdi Irak’ı özgürleştirme operasyonunun ne anlama geldiğini anladık değil mi?

M Said EKİNCİ