“Yoksullukla mücadele” konulu panel gerçekleştirildi
Artuklu Üniversitesi’nde gerçekleştirilen “Yoksullukla mücadele” konulu panelin ardından Mardin’de Yoksullukla Mücadele Derneği’nin kurulması kararlaştırıldı.
Mardin’de yoksulluğun önüne geçmek ve yoksullukla mücadele etmek ve yoksulluk sınırını en aza düşürmek amacıyla Artuklu Üniversitesi Vali Koçaklar Konferans Salonu’nda panel gerçekleştirildi. Panele, Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kadri Yıldırım, Yoksullukla Mücadele Girişimi Grubu üyesi ve BDP Mardin Milletvekili Erol Dora, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Mardin Yoksullukla Mücadele Platformu üyesi Şerif Camcı, Kızıltepe Belediye Başkanı Ferhan Türk, Belediye Başkan Yardımcıları Leyla Salman, Burhan Kurhan, Artuklu Belediye başkanı Emin Irmak, Mazıdağı Belediye Başkanı Hasip Aktaş, Nusaybin Belediye başkanı Ayşe Gökkan, BDP Kızıltepe ilçe başkanı Lokman Yaşar, STK ve meslek odaları temsilcileri, ilgili kurum ve bilimler ile vatandaşlar katıldı.
Mardin Artuklu Üniversitesinde düzenlenen seminerde konuk konuşmacı olarak katılan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, “Yurttaş grubumuzun sorununu çözmek için ya da onların sorununa eğilmek için açık söylüyorum devrimi bekleyemeyiz veya evrimi de bekleyemeyiz” dedi.
“Onurlu barışın, tekrar ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlanmasından sonra köylere döneriz desek bu büyük bir vicdansızlık olur” diyen Baydemir, bunun bir gaflet olacağını düşündüğünü, tam da bu noktada yoksullukla mücadele ve sürdürülebilir kalkınma derneğinin çalışmalarının başladığını ve bu çalışmaların içerisinde bulunacağını belirtti.
“OECD ülkeleri içerisinde en büyük gelişmişlik farkı var”
Baydemir, bugün bölgeler arasında gelişmişlik farkına baktıklarında OECD ülkeleri içerisinde en büyük gelişmişlik farkının olduğu ülkenin Türkiye olduğunu ve aynı zamanda bir bölge içerisinde ki kentleri içerisinde de gelişmişlik farkının en çok olduğu ülkeye ve ekonomik sisteme sahip olduklarını söyledi. Baydemir, Türkiye’nin en az gelişmiş 21 ilinden 18 tanesinin neden ülkenin doğusunda yer aldığını sorarak, sözlerine şöyle devam etti. Yine Mardin’in içerisindeki iki ayrı mahalle arasında gelişmişlik farkı vardır. Bunda bu açıdan insan eli ve insan politikası, sistem eli ve sistem politikasının yaratmış olduğu sorunları biz yaşıyoruz. Türkiye’nin en az gelişmiş 21 ilden 18 tanesi neden doğu yakasında yer alıyor. Bir yerde dikkatinizi çekmek istiyorum. Neden 1930’lu yıllarda bölgenin, Türkiye’nin sanayide istihdamda 3. sırasında olan Diyarbakır, 4. ya da 5. sırasında olan Mardin neden şimdi 67.68.70. sıraya gerilemiştir. Bu toplantının çıktılarından bir tanesi de neden yoksuluz.
“Ekonomik avantajlarına rağmen Mardin’in yoksulluğun pençesinde”
BDP Mardin Milletvekili Erol Dora da, bölge illeri arasında tüm ekonomik avantajlarına rağmen Mardin’in yoksulluğun pençesinde kıvrandığını ve yoksulluğun uygulanan ekonomik politikalardan ayrı düşünülemeyeceğini belirtti.
“fakir” kelimesinin tanımını yaparak, fakirliğin bir kadermiş gibi insanların arasına Emeviler Devleti zamanında yerleştirildiğini belirten, Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Prof. Dr Kadri Yıldırım, Fakir kelimesinin etimolojik olarak bel kemiği kırılmış, harekete edemez hale gelmiş kişi anlamına geldiğini ifade ederek, “Fakir veya fakr, 3 harfli bir köke sahiptir. F, K ve R harflerinden gelmektedir. Nedir bu fakr, etimolojik olarak bu kök neyi ifade ediyor? Fakır, kırık omurga demektir. Fakir de, omurga kemiği, yani onu ayakta tutan kemiğin kırık olması demektir. Etimolojik olarak da baktığımızda, fakir, bel kemiği kırılmış, hareket edemez hale gelmiş kişi demektir. Tabiki; hareket edemez hale gelmiş insanın hareket edebilmesini sağlamak hepimizin görevidir. Hepimizin vazifesidir. Diğer kaynaklarda tararken, okurken rastladım, Hz. Ömer, fakirin fakirliği devam ettiği müddetçe neyle karşı karşıya kalınabileceğini ve asıl sorgulanması gerekenin fakirin değil, fakiri kullanan onun patronu, işveren olduğunu altını çizerek bize söylüyor. Hz. Muhammed de, ‘Fakirlik küfre en yakın bir derecededir’ diyor. Çünkü eğer fakirlik arzulanan bir şey olsaydı, bu kadar tehlikeli bir derecesi bizlere gösterilmezdi. Dolayısıyla, fakirliği bertaraf etmek de sorumluların görevidir”
“Emeviler Devleti fakirliği kader diye işlemeye çalıştı”
Fakirlik durumu ile kader arasında ilk irtibatın Emeviler döneminde kurulduğunu belirten Yıldırım, Emeviler döneminin fakirliği kader saymasının iktisadi ve fakirlik manada felaket olduğunu ve fakirlerin Emeviler Devletinde hesap sormalarının önünü kesmek için kader silahını öne sürüldüğünü söyledi.Emeviler döneminde kader olarak işlenmeye çalışılan fakirliğin günümüze kadar etkisini göstermeye devam ettiğini ifade eden Yıldırım, şöyle konuştu:”Fakirliği, günümüze kadar kaderle irtibatlandırmaya kalkışan zihniyet ve anlayışlar mevcuttur. Emeviler Devleti bu şekilde fakirliği işlemeye çalıştı. Ondan sonraki devletler, günümüze gelinceye kadarki devletler, günümüzdeki devletler dâhil olmak üzere bunu başka açılardan tam açık olarak kader demese bile o kapıya varacak şekilde bu mevzuyu adeta toplumsal sorumluluktan kaçınmak niyetiyle bunu yapıyorlar. Biraz bilgisi olan birinin böyle tuzaklara düşmesi mümkün değildir. Onun için fakirlik kaderle ilgili anlatılırken bu husus sadece egemen devletlerin uydurdukları bir hususiyettir. Dedi.
Panel soru cevap seklinde sona erdi