1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. BU SON ZAMANLARI SEVEMEMELİYİZ

BU SON ZAMANLARI SEVEMEMELİYİZ

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

BU SON ZAMANLARI SEVEMEMELİYİZ

Biz nerden ölmeye başladık? Duygularımız, hatıralarımız, ezberlerimiz, öfkemiz, merhametimiz her şey birer birer tek tek kayıp gidiyor avuçlarımızdan, her gün bir cenaze töreni düzenliyoruz. Hatta bazen gün bitmeden bir ikincisini toprağa veriyoruz.

Bunca kırgınlık, kızgınlık bu beş para etmeyen nedenlerin kurbanı.

Bir şeyler oluyor bir yerlerde, besbelli.

Ama ne? Gezegenler mi yer değiştiriyor, aynı anda iki ayrı evrende mi yaşıyoruz. ( Birinde dost, kardeş, arkadaş, Anne, Baba bir diğerinde düşman, iki yabancı, alacaklı gibi) !

Bir beton yığınının altında gömelim ne var ne yoksa olumlu- olumsuz çünkü ikisi de artık bir işe yaramıyor. Nötr olalım tıpkı robotlar gibi en azından bir birbirimizi kırmayız, kırılmayız birbirimize. Gecenin göstergesi 02:22 dışarıda hafifi ıslak bir zemin karşıda bir cami ve bu saatler imam içinde pek esrarengiz bir saat olmasa gerek ki hala uyanık caminin içi ve dışı arasında sürekli mekik dokuyup duruyor. Sanki Kızıltepe’de herkes sesiz bir çığlık içerisinde yada ben böyle hissediyorum.

Kalp atışlarını yavaşlatırken heyecanlandıran bir korku bu, yani karanlık sessizlik kokarken, müthiş bir ürpertiyi üzerine geçirmiş gibi.

Az insan çok huzur var gibi ama bir tarafta da çok karamsarlık az umut var gibi. Her şeyi anlamak istiyorum ama her şeyi, biliyorum bu mümkün değil çünkü kimsenin kalbini göremiyoruz yada kimsenin beyninden geçenleri okuyamıyoruz. O yüzden herkes birer mükemmel .

Son zamanlarda anladığım şey; artık doğrular duruma göre haklı veya haksız olmuyor. Olay örgüsünün de bir önemi yok. Kişi ve şahısların şahsiyetine göre doğru- yalan, yalan -doğru olabiliyor.

Sonra mesela hislerimiz; onlar nerede sahi ? Oldukları yerde duruyorsalar da biz onların hislerini aldırmışız ki( ya kendi hislerimizi aldırdık yada hislerimizin hislerini aldırdık.) boş bir kütükten farkları yok artık!

Ve ezberler; o zamanında dedemizin mirası, babamızın mirası hikayelerinden neredeyse eser kalmadı daha doğrusu şöyle bir şey oldu, duruma göre yani aslında çıkara göre kullanılabilirlik gibi hal aldı.

Durduk yere kendimizce sorunlar çıkarmaya başladık. Devede kulak olmayan durumları birer koca sorun haline getirdik. Karşımızda ki kim, ne, kan bağı ne derece? diye düşünmeden olmaması gerekeni olması gerekenmiş gibi yapmaya başladık.

Kalbimizden, aklımızdan geçen gerçeklik değeri saniye içerisinde değişen şeyleri dilimizle dışarıya salıverip duruyoruz nereye gider, kimi yaralar hiç düşünmeden.

Aldandık, aldattık yetmedi, yetmiyor…!