BİR KİTAP KAHVE ARASI
Kuşlar neden insanlara bu kadar yakın uçuyor anlamıyorum.
Nerden başladıysak noktaya gelmeden ünlemler sardı dört bir yanımızı…
Ahlar vahlar hep Analardan bu sözcükler. Peki ya diğerleri
Başlık Analar ve diğerleri mi?
Anlamsız, yanlış sıkıcı ve enteresan
Ne zaman bir yazı yazmaya başladıysak başımıza işler açtılar.
Şiir yazdık kafiye dediler. Allahtan kafiyenin modası bitti.
Kompozisyon yazmaya başladık. Giriş çıkışlarda pasaport doldursak Daha iyi
her cümlede bir afillilik olacak. Peki
Sonra roman yazmaya başladık yıllarca kitabın girişini bulamadık iyi mi. Neyse ki kavuşamadık ta yazmaya başladık bir şeyler ama daha eksik işte içine bol insan koymam lazımmış. Ve karakterler baya bir şekillenmeliymiş. Sonra betimlemeler, intak ve teşhis sanatlarına bolca yer vermek lazımmış.
Bir arada beste yazmaya çalıştım ama itiraf etmeyim ki bu konuda oldukça berbatım.
Ha bir de haber çıktı şimdide.
Acıdan köhneleşmiş bütün sevdiklerimden yaka paça kurtulma vakti
Dağ eteklerinde rüzgarda savrulan eskimiş saçlar
Deniz kenarı
Bir kitap, kahve arası
Asimile olmuş duygularla devrim gerçekleşmez
hal bu hal, zaman bu zamansa Ben de nu benim!
Sana neyden bahsediyorsam satır başı … ve satır arası kural ihlali
baş ağrıtan bir öksürükten belki dost belki düşman.
zencefil – nane limon- Bolca ilaç
Asla kötü demezmiş, ama ben kötüyüm!
İşte bir yazmayı koruyabildik öyle böyle.
Ömür billah siyah giyinmedik ama kalbimizde kömür karası yaralar açtık!
Her şey iki kelime arasına sığdırıldı
Kimdi ve ne istiyordum,
Ya da o ne istiyor ben ne arıyordum?
Ucuza kapatıyorsun, üzgünüm pahalıya patlayacak
yapılacak bir şey yok ( Cümleleri).
Pekiler bir de dillerden düşmeyen…..
Neyse ne şairin dediği gibi elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?
Konu nasıl elmaya geldi bilmiyorum ama çayım küstü bana yazmaya dalarken unuttum içmeyi, soğumuş.
Bizde sıkıldık zaten çevirim içi-dışı bir hayat sürdürmeyi, bıraktık. ( aslında bir şey diyeyim mi bırakamıyoruz.)
Şimdi başlangıç nerde son nerde inanın bilmiyorum. ( Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıpmış.) peki öğrenmeye çalışıyor muyuz. Kimin umurunda o da bizde kalsın.
Şimdi eş dostları arama günü yapsam, bundan da 5N1K kuralını çıkartırım diye düşünüyorum. ( muhabbetler bunun üzerine kurulu olacaktır.) telefonu açar açmaz sen arar mıydın değil de zaman ne olursa olsun ben buradayım diyecek kaç kişi var acaba? (Tartışmaya açık ve BEN dahil)
İlkokuldan üniversiteye kadar İngilizce birince seviyenin sadece tek bir merdivenini çıkıp çıkıp inmek kadar faydasız muhabbetler dönüyor ortada. Sıkılıyorum sonra kaçıyorum, saklanıyorum. Sonuç; tam bir fiyasko. Sobeleniyorum.
Tartıdan kiloyu değil vicdanı ölçen insanlar özledim. Yani insan özledim. Ama var mıydı ki?
Hayata geç başlayan hatta belki de hiç başlamamışlığın verdiği öfkeyi sebeplilerden sormazken ben hadlerini aşıp süsülenmiş tarafımda voltalar atarken karanlık tarafımı çamur ile sıvazlıyorlar.
Gerçekten (HİÇ)…
Çocuğunu dayakla terbiye etmeye çalışan terbiyesiz bir adama söylenebilecek hiçbir sözün olamamasının tuhaflığı ile irkilirken, dışarıda anlamsızca koruma eğilimine giren basit kurgulanmış insan yığınları ile karşılaşıyorum. Sonra diyorum ki, doğuştan mı sonradan mı?
Biz unuttuk sabahtan akşama kadar salçalı ekmek ile karnımızı doyurduğumuz ama oyuna doyduğumuz zamanları. Unuttuk! Gelen seyyar bakkalların tekerlek seslerini. Naylon poşetlerden yaptığımız uçurtmaları, tarlalardan çaldığımız taze mercimekleri ve en önemlisi de biz gerçekten ağlamayı unuttuk!
Biri bizi hayatın gerçek olduğuna ikna etsin…
Sezen Aksu’nun şarkısından ( Tut ki karnım acıktı Anneme küstüm tüm şehir bana küstü.) Eskiden Annemizin bize küsmesi tamda bu cümlenin içeriği ile eş değerdi. ya şimdi? Ne zaman ikinci 3.-4.-…10. Sıralara attınız?