ŞEYTANIN EN GÖZDE GÜNAHI
Hacı Bektaş-i Veli’nin güzel bir sözü vardır: ‘’Kendini büyük görme. Bugün ayağının altında biten ot, yarın mezarının üstünde bitecek.’’
Kibir (kibr) sözlükte; büyüklük taslama, kendini herkesten üstün görme, insanlara yüksekten bakma olarak tarif edilir. Tevazuun karşıtı olan bu duygu, kişinin kendini üstün görmesi ve bu duyguyla başkalarını aşağılayıcı davranışlarda bulunmasıdır.
İnsanı zalimler arasına sokan (Tirmizî, Birr, 61) ve cehennemliklere mahsus başlıca kötü huylardan biri olan kibir (Buhârî, Edeb, 61), genellikle kendini beğenmişlik (ucb), büyüklenme (ihtiyâl ve huyelâ), övünme (fahr, tefâhur) ve başkalarını küçümseme (tahkir) kavramlarıyla birlikte ele alınır.
İnsanoğlu; Allah’ın (c.c) kendisine bahşettiği soyluluk, güzellik, fiziksel güç, zenginlik, makam, ilim ya da nüfuz gibi nimetlerle kendini beğenmeye başlar. Zamanla sahip olduklarıyla övünür, ardından başkalarından farklı olduğunu düşünerek büyüklenir, sonunda da çevresindekileri küçük görerek ‘en üstün’ olduğu hissine kapılır. İşte bu noktada kibir hastalığına ve Hubris Sendromu’na yakalanır.
Allah, Nahl sûresi 23. ayette kibirlileri sevmediğini bildirmiştir. Hadislerde de kibir ve kibirlenenler hoş görülmez. Ancak kendimizi farklı görmek, başarılı olmak için çalışmak, farklı ve özgün düşünceler geliştirmek, toplum tarafından değerli görülmek, güzel giyinmek veya iyi bir arabaya binmek kibir değildir. Kibir, hakikati inkâr etmek ve insanları hor ve küçük görmektir (Müslim, Îmân, 147). Onların hem ekonomik durumları hem de yaşam tarzlarını eleştiren konuşmalar yapmaktır.
Kelile ve Dimne kitabında baykuşlar ile kargalar arasındaki savaşı anlatan bölümde, kibirleri yüzünden yenilgiye uğrayan baykuşlara dair hükümdarın sorusuna anlatıcı şöyle cevap verir: “Nasıl olacak? Kibir, gurur ve şımarıklık…”
İnsan; bir iki başarı kazanınca, cebi biraz para görünce, makam mevkiyi kapınca, şöhreti yakalayınca, toplumda saygınlık elde edince kendisini üstün görmeye başlar. Özel arabaya binince, korumalarla gezince, kendisine “ağam, paşam, reisim, başkanım” denilince hemen “Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır” misali havaya girip şeytanın en belirgin özelliği ve en gözde günahı olan kibre kapılmaya başlıyor. Gücünü tevazu ile dengelemeyenler şeytanın lanetlenmesine sebep olan bu günaha kolayca kapılır.
Allah’a şirk koşmaktan sonra en büyük ikinci günah olan kibir, insanın içinde yaşayan habis bir tümör gibidir. Çevresine ve kendisine zarar verir, yok edemeyeceği hiçbir değer yoktur. Bu yüzden kibirden, kibirli insanlardan ve kibirli olduğunun farkında bile olmayanlardan uzak durmak gerekir.
Gücü elinde bulunduranlar ve kamuda görev yapan kişiler; bu gücün ve görevin bir gün sona ereceğini, tepeden baktıkları insanlarla eşit hale geleceklerini unutmamalıdır. Allah, kibirle kasılan, kendini beğenmiş ve çokça övünüp duran hiç kimseyi sevmez (Lokman, 31/18). İnsan yalnızca bir damla sudan yaratılmıştır ve bir gün kara toprağa dönecektir. Kalbinde zerre miktarı kibir bulunan kişi cennete giremeyecektir (Müslim, Îmân, 147).
Hz. Ebubekir’in öğüdü bu gerçeği özetler: “Kibirden sakının. Topraktan yaratılıp tekrar toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi, bugün var, yarın yok olan bir varlığın kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır.”
Tevazu; kimseyi hakir görmemek, herkesin sosyal durumu ne olursa olsun sevgi ve saygı göstermektir. Gerçek büyüklük tevazu ile gelir. İbn Arabi: “Gerçek büyüklük, başkalarına tepeden bakmakla değil, tevazuyla kazanılır. İnsan ne kadar yükselirse, o kadar alçakgönüllü olmalıdır.” der. Ancak abartılı veya gereksiz tevazu kibrin en sinsi olanıdır. Kişi kendi saygınlığını ve şerefini korumak için tevazuda aşırıya kaçmamalıdır.
Dostlar! Kibir, Alî olan Allah yüce değilmiş gibi davranmaktır. Hâlbuki mutlak anlamda büyüklük sadece Kibriya olan Allah’a aittir. (Câsiye 45/37) Müslüman kişi mütevazıdir; gerçek üstünlüğün ancak takvada olduğunu bilir ve başkalarını küçümsemez. Allah katında diğer insanların, kendisinden daha üstün olabileceğini düşünür. Bundan dolayı insanlarla Allah’ın emrettiği şekilde sevgi, saygı, dayanışma ve yardımlaşma içerisinde kardeşçe yaşar. Her gün ezanında, namazında ve zikrinde, ’Allâhü ekber’ diyerek O’nun büyüklüğünü ilan eder.
Son söz Hz. Ali’nin olsun: “İnsanın kibrinden daha ağır bir yük yoktur. Taşıdığı sürece onu yere sermeye devam eder.”
Sahi! Siz kibirli misiniz?
Kemal Kahraman / 12.06.2025