Mehmet Burhan Hedbi

FIKIH ÜSULÜ’NÜN TARİFİ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

FIKIH ÜSULÜ’NÜN TARİFİ

Tanımı: 

معرفة النفس ما لها وما عليها
Bu tarif Hanefilere göre fıkhın tarifidir…

العلم بالاحكام الشرععية العملية من أدلتها التفصلية
Bu da şafiilere göre bir tarifidir…

Molla Hüsrev, bu ilme ait iki tarif nakletmektedir:

اصول الفقه: «هو علم يعرف به احوال الادلة و الاحكام الشرعيتين من حيث ان لها دخلا في اثبات الثانية بالأولى”

في اصول الفقه: “هو العلم بالقواعد التي يتوصل بها الى استنباط الاحكام الشرعية الفرعية عن ادلتها التفصيلية”

(Mir’ât, s. 11 ve 14)

Şer’î hükümleri, delillerinden çıkararak bilen âlime; fakih denir ki, bu müctehid demektir. İctihâd ve istinbât melekesine mâlik olmayan bir kişiye, ne kadar çok fıkhi meseleyi öğrenmiş ve ezberlemiş olsa da fakih (hukukçu) denmez. Bu kişilere alim denir. Alim başka fakih başkadır. Aralarında fark vardır. Her fakih alimdir. Fakat her âlim fakih değildir. Ancak bu kişilere mecâzî olarak fakih denir. (Fıkıh Usûlü Prof. Dr. Fahrettin ATAR s; 2)

FIKIH USULU (اصول الفقه)

Fıkıh ilminin bir dalı, füru’ فروع الفقه : Tatbiki Hukuk; diğer dalı ise usül (أصول الفقه: Nazari Hukuk)’dur.

Fıkıh denince, genellikle bu ilmin füru’ dalı kasdedilir.

Fıkıh ilminin diğer dalı olan usûlü’l-fikh, bir isim tamlaması (izafet terkibidır).

Bu ilme, bazen tamlamanın başına ilim sözü eklenerek ilmu usûli’l-fikh denildiği gibi, bazen de fıkıh lafzı çıkarılarak sadece ilmu’l-usul denir.

Bugün fıkıh usûlü tabirinin karşılığı olarak İslâm Hukuk Felsefesi, İslâm Hukuk Metodolojisi, İslâm Hukuk Usûlü, İslâm Teşrî’ Usûlü, İslâm Hukuku Nazariyatı gibi terimlerin kullanıldığını da görmekteyiz.

Burada bu isim tamlamasının parçalarını teşkil eden usûl ve fıkıh terimleri üzerinde ayrı ayrı bilgi verilecektir. Ayrıca izafet terkibi olarak usûlu’l-fıkh’ın manası zikredilecek ve bir ilmin özel adı olarak usûlu’l-fikh‘ın tarifi yapılacaktır.

a- Usûl

Bu kelime, aslın (الاصل) çoğulu olup luğatta temel, esas, kök, dayanak gibi manalara gelir.
Usûl, ıstılâhta râcih, kâide, müstashab ve delil manalarında kullanılır. Şimdi bu terimleri kısaca izah edelim.

Râcih: “Kelâmda asl olan mana-yi hakikîdir” ifadesinde asl, râcih anlamın- dadır. Yani kelâmın mecâzî değil de hakikî manasına haml olunması tercih olu nur, demektir. “Kitâb (Kur’ân), kıyasa nisbetle asıldır” sözünde asl, tercih anlamındadır. Yani Kur’ân delil olma yönünden, kıyasa tercih olunur, demektir.

Kaide: “Lâşe’nin zarûret içinde bulunan insan tarafından yenilebileceği, asl olanın hilafınadır” sözünde asl, kâide anlamındadır. “Bu babda asl olan budur” denir ki, bu konuda kâide budur, demektir.

Mustashab: “Berâet-i zimmet, asıldır” ifadesinde asl, mustashab anlamında kullanılmıştır. Yani aksi sabit oluncaya kadar kişi, suçtan, mes’uliyetten, günah ve borçtan beri (uzak) olduğu kabul edilir, demektir.

Delil: “Bu mes’elenin aslı, icmâ’dir” ibaresinde “asl, delil anlamındadır. Yani bu meselenin delili, icmâ’dır, demektir. Ki Usulü’l-Fıkıh terkibinde asl (çoğulu. usûl) delil anlamında kullanılmıştır.

M.Burhan Hedbi

20.08.2024

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir