MASKELENEN DUYGU
İnsanoğlunun yaratılışından bu yana var olan ve önüne geçilemeyen haset; psikoloji, sosyoloji, psikanaliz, antropoloji, iktisat, nörobilim (sinirbilimi), edebiyat, tarih, felsefe ve din gibi pek çok alanda karşımıza çıkan kötü ve yıkıcı bir duygudur.
İslam’da en büyük günahlardan biri olan haset, bir kimsenin elindeki maddi ve manevi nimetlerin yok olmasını istemektir.
İnsanı içten içe yok eden haset, başkasında olan herhangi bir imkanın, varlığın ve nimetin ondan alınıp kendisine verilmesini istemektir.
Yoksunluk hâli sonucu ortaya çıkan haset; ‘Onda var, bende de olsun‘ değil de, ‘Onda ki de benim olsun’, Bende yoksa onda da olmasın‘, ‘Bende olsa da olmasa da onda hiç bir şekilde olmasın’ şeklindeki düşünce biçimidir.
Kötü huylardan biri olan haset; ibadetleri ifsat eden, insanı günaha iten ve ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi insanın hayır ve hasenatını yok eden (Ebu Dâvud, Edeb 52) kalbi bir hastalıktır.
Gökyüzündeki ve yeryüzündeki ilk isyan şeytani bir huy olan haset yüzünden çıkmıştır. Zira şeytan, Âdem’in karşısında kibre kapılıp gökyüzünde Allah’a isyan etmiştir. Kâbil’de kardeşi Hâbil’i katlederek yeryüzünde ilk kanı dökmüştür.
İnsanın iç dünyasında fırtınalar koparan, gerilim ve çatışmalara yol açan haset, kurdun ağacı kemirdiği gibi insanın içini kemirip dünyasını da ahiretini de yakıp perişan eden bir hastalıktır.
Kökeninde saldırganlık, hırs, tamahkârlık, suçluluk, aşağılık hissi ve kötü niyet bulunan haset, evrensel bir duygu olup herkeste, her yerde ve her şeyde kendisini gösterebilir.
Haset bir insanda genellikle kendisiyle benzer koşullara sahip bir akranının, meslektaşının, arkadaşının, dostunun, kardeşinin, akrabasının, yakınının, komşusunun zaman içinde kendisinden daha iyi imkânlara, yaşam koşullarına sahip olduğunu gördüğünde ortaya çıkar.
Bunun içindir ki, âlim âlime, tüccar tüccara, sanatkâr sanatkâra, esnaf esnafa, siyasetçi siyasetçiye haset eder. Bu liste böyle uzar gider.
Güzellik, sabır, zekâ, yetenek, mal-mülk, makam-mevki, araba, ev, arsa, çocuk, gıda, itibar, başarı, ödül, maaş, bilgelik, saygınlık, cesaret ve tevazu gibi durumlar birer haset konusudur.
Hasedin kaynağı; Allah’ın iradesini, takdirini ve taksimini beğenmemektir.
Hasedin sebepleri arasında kin, nefret, açgözlülük, bencillik, çekememezlik, kibir, gayesine ulaşamama endişesi, liderlik sevdası, genetik, zülüm, hınç, düşmanlık ve narsizm sayılabilir.
Kalbimizi, Allah’a manevi olarak yakınlık kurmamızı bir set gibi engelleyen hasetten temizlememiz gerekir.
Dinen, ahlaken ve toplumsal olarak gıpta (imrenme), münâfese, gayret ve nispeten negatif bir duygu olan kıskançlık hoş görülür. Ancak Hristiyanlıkta bile yedi büyük günah arasında sayılan haset duygusu hiçbir şekilde hoş görülmez. Bundan dolayı bu utanç verici olumsuz duygu genellikle maskelenir.
Peygamberimiz (s.a.s.), bir kulun kalbinde imanla hasedin bir arada bulun(a)mayacağını (Nesâî, “Cihâd”, 8), insanların en erdemlisinin ise içinde günah, başkaldırma, aldatma ve haset gibi fena hisler olmayan tertemiz bir kalbe sahip olan kişi olduğunu belirtmiştir. Ayrıca kendisini haset hastalığından koruyabilen kimsenin cenneti hak edeceğini müjdelemiştir. (Ahmet b. Hanbel, III, 166)
Günümüzde toplumun kanayan yaralarından biri olan hasetten kurtulmak ve onunla başa çıkmak için öncelikle haset duygusunu anlamalı, kabullenmeli ve onunla mücadele edilmelidir. Sonrada aklı kullanmalı, İslam’ın emirlerine uymalı, güzel ahlak sahibi olunmalı, kadere yani Allah’ın bize verdiklerine rıza gösterilmelidir.
Hasedin kalp ile olan bağlantısı koparılmalı ve onun yerine sevgi, saygı, şefkat, merhamet, affedicilik, duygudaşlık, minnettarlık, kardeşlik gibi iyileştirici duyguları kalbe yerleştirmelidir.
Başkalarının haset ve kıskançlığına sebep olacak her türlü görsel ve yazılı paylaşımlardan, söz, tutum ve davranışlardan kaçınılmalıdır.
Haset eden haset ettiğine dua etmeli, hediye vermeli, ikram ve ihsanda bulunmalıdır.
Allah’ın başkasına verdiklerine haset etmek yerine haset edilen şeyleri Allah’ın fazl u kereminden istemelidir.
Hasetçilerin şerrinden daima Rabbe sığınılmalıdır.
Kendimize istediğimiz ve reva gördüğümüz bir şeyi başkasına da istemeli ve reva görmeliyiz.
Efendimizin, “Birbirinize haset etmeyin.” (Müslim, “Birr”, 7.) tavsiyesine uyarak haset duygusunu baskı altında tutmalı ve onun etkisine kapılmamalıyız.
Sahi! Siz haset edenlerden misiniz?
Kemal Kahraman
05.10.2024