İSRAF VE TÜKENEN İNSANLIK
Bugün sofralar dolup taşıyor, alışveriş torbaları evlere sığmıyor, zaman ekranlarda eriyor, sözler havada savruluyor. Lakin insanlık, bu bolluk içinde sessizce tükeniyor. Çünkü biz, bilerek veya bilmeyerek en kıymetli hazinelerimizi israf ediyoruz.
Yüce Allah, insana mal, mülk, zaman, sağlık, ilim, akıl, söz, sevgi, yer altı ve yer üstü kaynaklar gibi sayısız nimet bahşetmiştir. Bu nimetler, bilinçli kullanılmak üzere birer emanet olarak verilmiş ve israftan sakınmamızı emretmiştir.
İsraf, nimetlerin değerini ve amacını göz ardı etmek demektir.
Yeme ve içme, Rahmân’ın kullarına lütfettiği en temel nimetlerdendir. Ne yazık ki, milyonlarca insan açlık ve susuzlukla mücadele ederken birçok sofrada ihtiyaç fazlası yemekler hazırlanmakta, tabaklardaki yemeklerin önemli bir kısmı çöpe gitmektedir. Kur’an açıkça uyarıyor:
“Yiyin, için; fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’râf, 7/31)
Sadece yemek değil; su, enerji, ilaç, giysi ve eşya da aynı akıbete uğruyor.
Kullanılmadan evde çürüyen ilaçlar, kullanılmadan bir kenara bırakılan giysi, eşya ve boş odalar… Bunlar sadece maddi kayıp değil, aynı zamanda vicdani bir çöküştür.
Mal ve mülk de bir emanettir. Salt gösteriş uğruna yapılan lüks düğünler, ihtiyaç dışı harcamalar ve tüketim hırsı, toplumun hem maddi hem de manevi çöküşüne yol açmaktadır. Allah bu konuda şöyle buyurur: “Gereksiz yere saçıp savurma! Savurganlar, şeytanların kardeşleridir.” (İsrâ, 17/26-27)
Reklamlar, sosyal baskılar, indirim kampanyaları ve kredi kartları; insanları ihtiyaç dışı harcamalara yöneltiyor. Tüketim ekonomisi sadece bireyleri değil, toplumları da çökertiyor. Bu konuda Allah şöyle buyurur: “Eli sıkı olma, ölçüsüzce eli açık da olma; sonra pişman olursun.” (İsrâ, 17/29)
İnsana verilen en kıymetli nimetlerden biri akıldır. Onu çalıştırmamak, bilgiyle beslememek, tefekkürle derinleştirmemek ve sadece kötülük için, tartışma veya çıkar için kullanmak; aklın ve ilmin israfıdır.
Zamanı hoyratça harcamak, sosyal medyada saatler geçirmek, ibadet ve eğitim gibi sorumlulukları ihmal etmek en derin israf biçimidir.
Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “İki nimet vardır ki, insanların çoğu onların kıymetini bilmez: Sağlık ve boş vakit.” (Buhârî, Rikâk, 1)
Oysa zaman, doğru kullanıldığında bereketlenir. Nitekim İmam Nevevî, günde sadece iki saat uyuyarak onlarca kıymetli eser kaleme almıştır.
Söz de bir emanettir. Yerinde, zamanında ve ölçülü söylenmediğinde en güzel söz bile israfa dönüşür. Çirkin, bâtıl, faydasız veya günaha sevk eden sözler, israftır. Efendimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Ya hayır söyle, ya da sus.” (Buhârî, Edeb 31)
Tüm bu maddî israfların yanında, insanın iç dünyasında yaşanan israf da bir o kadar yıkıcıdır. Zira insanın kalbi; sevgi, şefkat, merhamet, öfke, hüzün gibi duyguların taşıyıcısıdır. Bu duyguları, yanlış kişilere ve yanlış şekilde kullanıldığında israfa dönüşür.
Kalp, Allah’a giden yolun anahtarıdır. Onu günahlarla ve kötü duygularla kirletmek kalbin israfıdır.
Bugün birçok çocuk, ekran başında büyürken bir anne şefkatine hasret kalıyor. Bu, sevgi israfının en acı örneğidir.
Aile, dostluk ve komşuluk bağları zayıflarken; duygularımız da yersizce harcanmakta, israf edilmektedir.
İsrafın belki de en yıkıcı boyutu insan israfıdır. Peki, insan israfı nedir?
Bir insanı hor görmek, dışlamak, yalnızlığa terk etmek, yeteneklerini köreltmek, kalbini kırmak ve potansiyelini görmezden gelmektir.
Bir kişinin ilmini, tecrübesini değerlendirmemek; onu yanlış yerde görevlendirmek ve hevesini kırmaktır.
Oysa Taif’te taşlanan Peygamberimiz (s.a.s.), “Belki soylarından iman edenler çıkar.” buyurarak insanı harcamayı değil, kazanmayı seçmiştir.
Kur’an’ı sadece ölüler için okumak, haccı turizme, ramazanı eğlenceye, orucu diyete, namazı ise alışkanlığa dönüştürmek; manevi israfın en çarpıcı örneklerindendir.
İnancın özünden koparılması, ibadetlerin şekle(taklide) indirgenmesi ve kutsalların dünyevî amaçlara alet edilmesi inancın ruhunun israfıdır.
Her gün karşımıza çıkan okuma, öğrenme, affetme, dua etme, iyilik yapma gibi fırsatları ertelemek veya küçümsemek, fırsat israfıdır.
Dostlar! İsraf sadece çöpe atılan yemek değildir. Yaşanmayan hayatlar, söylenmeyen sözler, tutulmayan eller, gidilmeyen yollar, okunmayan kitaplar, hissedilmeyen duygular, kazanılmayan ve değerlendirilmeyen insanlar da birer israftır.
Unutulmamalıdır ki her nimet, hesaba tabidir. Haydi, bugün sadece söz ile değil, tutum ve davranışlarımızla da israfın her türlüsüne karşı bir duruş sergileyelim.
Sahi! Siz farkında olmadan hangi nimeti israf ediyorsunuz?
Kemal Kahraman
Fuzuliye sormuşlar sevmek güzel sevilmek mi samimi değilse ikisi de fuzulidir demiş
Ağzına sağlık hocam