“Yanlış politikaların acı faturası ve stratejik çıkış yolu”
“İsrail’in güvenliği ve sınırları içinde yaşama hakkına sahip olması, Türkiye’nin Ortadoğu politikasının değişmez önceliğidir.”
“İsrail’in güvenliği… Türkiye’nin… politikasının değişmez önceliğidir.”
2007 yilinda ki resmi ifadeler.
Lübnan’a asker gönderdik.
‘güvenlik’(!) uygulaması icin dedik.
Basında sık sık Hamas ve Hizbullah’la ilgili ABD’ye, ki bu İsrail’e demekti, Türkiye’den istihbarat gittiği yönünde çıkan ihbarcık(!)lar vardı.
İran meselesinde hayret edilecek tavir ise: Hatirlarsaniz İran’a teknolojik malzeme veya silah taşıdığı iddia edilen uçakların zorla indirilerek aranması… İstanbul’da kaçırılan politik şahsiyetler… Özellikle İran’ın nükleer sırlarını bilen bir generalin İstanbul’da kaçırılması, “İsrail’in güvenlikli bir sekilde zulum ve terör faaliyetleri”ne hizmet etti.
Oysa bölgenin temel sorunu siyonist ve emperyalist saldırılardi.
Bu siyonist ve emperyalist saldırı, “ülkemizi de bölmek istedikleri”ni acikca söyleyerek, içeriye yabancı düşmanlığı temelinde ‘Türklük’ şırınga ederek; ‘Kürt sorunu’ dahil, gerçekte tüm dış politikaları siyonist ve emperyalist planlara bağlamak icin canla basla calistilar. Ama ABD ve İsrail muhipliği hiç bir itibar kazandırmadi.
Müslüman bir ülkenin meclisinden,
TBMM den binlerce yıllık komşumuz İran’a, hem de İbranice, savaş ilan eden israil cumhurbaskani simon perez i dinledik. Bu kadarla da kalmadi, büyük bir küstahlıkla “İran’a karşı Türkiye’nin işbirliğini” istedi.
2007 yillarinda 5 milyon Filistinli yersiz, yurtsuz mülteci durumunda idi; hepsi de kanlı katliamlarla evleri başlarına yıkılarak ülkelerinden sürülmüş, toprakları işgal edilmişti… filistin halki vatanını kurtarmak için mücadele ediyor, ama terorist ilan edilerek “İsrail terörden çok çekmiş… ifadeleri kullanılıyordu.
israilin güvenliğini politikamızın değişmez önceliği ilan ettik. Oysa asıl korunması gereken iyilerdi, mazlumlardı, emek verenlerdi. Biz ise bilerek yada bilmeyerek zalimlerin rahatını koruyarak onların daha da güçlenmesine zemin hazırladık. İşte bugün yaşadığımız sıkıntıların, uğradığımız kayıpların temelinde o yanlış öncelik anlayışı yatıyor.
Bu gunde yönetici ABD, perde arkasında ipleri elinde tutan terörist israil dir. Bu durumda artik, dost ile sahte dostu ayırmak en büyük imtihan oldu.
Yönetici görünen ABD, ama ipleri elinde tutan merkez yahudiler… Kötülükten başka bir şey üretmeyen bu yahudiler, musluman ulkelerin tumunde adalet icin mucadele verenleri yok etmek istiyor.
Yaşanan acımasızlığı çözmek icin, duygusal refleksleri bir kenara bırakalım, akıl ve stratejiyle bakalım. Çünkü israil ve ekibi gibi gölge hâkimiyet kuranlar, en çok insanların oyalanmasindan ve yanlış adımlarından beslendiklerini artik biliyoruz.
Bu durumda Çıkış noktalarini bulmaya calistigimiz sürecin yorumuna girmeden, akla gelenleri paylaşmak istiyorum.
1. Önce kimin dost, kimin gölge olduğunu net biçimde ortaya koymak gerekir. Ön yargilarimizi bir kenara birakip Hakikati görüp hak için mücadele.
2.
ABD gibi hâlen israilin gölgesinde olan devletlere fazla yaslanmak, kendi zamanını boşa tüketmek demektir. Söylenecek söz, doğru muhataplara ve etkisi olacak devletlere söylenmelidir. Yani dert yanmak yerine doğru kanalları Kullanmak.
3.Kötülük yapanın kazanacağı zaman, güçlenmesi demektir. Bu yüzden oyalanmak değil, her adımı planlı atmak gerekir. Zamanı dogru Kullanmak.
4.Tek başına direnmek bazen kahramanlıktır ama sonuçsuzdur. Gerçek çıkış noktası, mağdur müslüman ülkelerle, aynı sıkıntıyı paylaşanlarla dayanışmak ve güc birligi yapmak.
5. israil ve ekibi yönetiyor gibi görünse de, gerçek alternatifler oluşturulmadıkça bu hâkimiyet devam edecektir. Yeni bir merkez, yeni bir dayanışma halkası şarttır.
Yani Alternatif Merkez
6. Kötülüğe karşı çıkarken öfkenin esiri olmadan, sabırla, belgelerle,cesur ve akilla hareket.
Evet; dert yanmak yerine stratejik birliktelik, oyalayıcı sözler yerine somut adımlar atmak, haklı olanın tek çıkar yoludur. zulme karşı en büyük direnç, Müslüman ülkeler arasındaki dayanışmadır.
Rabbimizin ayette buyurduğu gibi:
Kâfirler de birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz emredildiğiniz gibi yardımlaşmazsanız, yeryüzünde bir fitne (İslâm zâ’fiyeti) ve büyük bir fesad (küfür hâkimiyeti) olur.
Enfâl sûresi_73
İnsan kendi aklıyla farklı çıkış yolları arasa da kalıcı huzur ve gerçek kurtuluş ancak Allah’ın gösterdiği yolda mümkündür. Ayetlerde bize öğütlenen ölçüler, hem bireysel hem de toplumsal sıkıntılarımızın ilacı gibidir. Çözümü başka yerlerde değil, Rabbimizin kelamında aramalı ve hayatımıza tatbik etmeliyiz.
Mehmet Halit Demir
23.Donem Mardin Milletvekili