PENCERELERİ DEĞİŞTİRMEK
Elazığ’ı ve Elazığlıları seviyorum. Neden diye sorarsanız, sebebini tam olarak bilmesem de aklıma gelen ilk şey orada sevdiğim birkaç dostumun olmasıdır, derim. Bunlardan birisi eski dost Necmettin Kaya hoca diğeri yeni dost Tarık Sucu’dur.
Bu hafta sonu oğlum Mehmet Ali ile birlikte Elazığ’a bu dostları görmeye gittik.
Seyahatimizi otobüsle yaptık. Dönüşte Hazar Gölü’nün yanından geçince oğlum bana ‘’Baba bu gölü gelişte görmedim.’’ dedi. Elazığ’a giderken Mehmet Ali otobüsün sağ tarafında oturuyordu. Dolayısıyla gördükleri sadece otobüsün sağ camından bakarken gördüklerinden ibaretti. Bu nedenle sol taraftaki Hazar Gölü’nü ve daha birçok şeyi görememişti. Bu durum bana Özdemir Asaf’ın, ‘’Otobüsün sol camından etrafı izlerken, sağ camındakileri kaçırdıklarımızdan ibarettir hayat.’’ cümlesini hatırlattı.
Gerçekten de hayatta bulunduğumuz veya durduğumuz yer çok önemlidir. Zira durduğumuz yer bizim hayata hangi pencereden bakacağımızı da belirler. Zaten yaşamın bize sundukları da tamamen hangi pencereden baktığımızla ilgili değil midir? Hayatın birçok penceresi vardır. Mesela;;
Hayata tek bir pencereden ve dar kalıplı pencereden bakanlar olduğu gibi daima olumsuzluk penceresinden bakanlar da var. Bunlar, sürekli olumsuzluğa şartlanmış oldukları için baktığı yerde hep çöpü, kiri, çamuru, kötüyü, çirkini, yanlışı, eksiyi ve bozuğu görürler. Onlara göre her şey ve herkes kötüdür. İnsanlar yanlış yoldadır ve gittikçe bozulmakta, kötüleşmekte ve insanlıktan çıkmaktadırlar. Dünya büyük felaketlere gebedir ve kıyamet kopmak üzeredir.
Hayata sürekli mutluluk, iyilik ve güzellik penceresinden bakanlar da vardır. Kendisini iyiliğe, doğruya ve güzelliğe adamış ve ayarlamış olan bu kişiler baktığı yerden her şeyi güzel görürler ve herkesin kendileri gibi iyi ve doğru olduğunu düşünürler. Onlara göre herkes ve her şey gayet iyidir ve daha da iyiye ve güzele doğru gitmektedir.
Hayata bir de ben penceresinden bakanlar vardır. Bunlar kendilerinden başkasını görmezler. Görseler de onların durumlarıyla, görüşleriyle ve duygularıyla ilgilenmezler. Sadece kendini nazara verip, kendi hayatını yaşar, kendi fikirlerini önemser ve ön plana çıkarır.
Sevgili dostlar, bilinmelidir ki hayat sadece saydığımız bu pencerelerden ibaret değildir. Bilakis hayatın daha farklı nice pencereleri vardır. Pencereler çok olunca insanların hayatı ve hayata bakış açıları da farklı farklı olmaktadır. Bunun için farklı pencerelerden veya istikametten bakanların farklı şeyleri görmeleri, duymaları, öğrenmeleri, hissetmeleri, düşünmeleri ve yorumlamaları da gayet normaldir. Hatta aynı yöne bakanlar farklı şeyler de görebilir. Aynı vakıayı yaşayanlar olayı farklı algılayabilir ve olaylara farklı yorumlar da yapılabilirler.
İnsanlar aynı pencereden veya açıdan aynı olayı aynı şekilde görüp aynı şekilde anlamak ve yorumlamak zorunda değiller. Olayları farklı görmek, duymak, öğrenmek, hissetmek veya farklı yorumlamak kişiyi ne haksız ve yanlış yapar ne de haklı ve doğru yapar.
Pencereye ister sisli bir günde ister güneşli bir günde, ister pencerenin sağ tarafından ister sol tarafından bakın, gerçek her şart altında hep aynıdır. Çünkü hakikat güneş gibidir; kişiden kişiye değişmez. Tıpkı oğlum Mehmet Ali’nin Hazar gölünü görmemiş olmasının gölün hakikatini değiştirmediği gibi.
Kişi kendini tek hakikat görüp doğru benim, söylediklerim ve yaptıklarım en doğrusudur ve herkes benim doğrularımı kabul edecek derse doğru bir iş yapmış olmaz. Başka pencereleri yok sayarak veya onlardan bakmayarak ya da başkasının penceresine taş atarak karanlıktan kurtulamayız, hakikati bulamayız. Olsa olsa attığımız taşlarla birbirimizin camını, kafasını kırar ve gönlünde kapanmaz yaralar açarız.
Dostlar! Hayata bazen yeni pencereler açmak lazım. İnsanların hayata, olaylara ve meselelere neden farklı pencerelerden baktığını ve yorumladığını anlamaya çalışmamız gerekir ki; bu da ancak hayata, meselelere ve hadiselere ihlâs penceresinden bakarak ya da hakikati örten pencerenin önündeki perdeleri açarak veya görmeyi bulanıklaştıran pencerenin kirini, pasını temizleyerek belki de bazen pencereleri değiştirerek olacak bir şeydir
Sahi! Siz baktığınız pencereleri değiştirmeyi hiç düşündünüz mü?
Kemal Kahraman
28.07.2023
Teşekkür ederim güzel sözleriniz için şeyhim.
Bence biz sadece başka insanları anlamaya çalışırken başka pencerelerden bakmamız anlamlı olur. Aslolan insanın bulunduğu yerin dışına çıkarak pencereden değil de olaylara dışarıdan bakmasıdır sayın hocam. Her pencere kısıtlıdır. Aslolan gölün suyuna dokunabilmek, ayağını suya sokabilmek ve suyu hissetmektir bence. Ama bu kadar bencilliğin ve enaniyetin yüksek olduğu bir dönemde vurguladığınız husus çok değerli.
Saygılarımı sunuyorum ŞEYHİM