Üç Kadın
Tüm dünyada yapılan istatistik ve araştırmalara göre uzmanlar erkek/kadın ilişkisini şöyle tanımlar:
Kadın erkek için sex aracı. Erkek kadın için sığınaktır…
Bu, kadın erkek ilişkilerinin alt temelinde acı bir gerçek olarak varlığını sürdürür…
Çıkan bu sonucun öncesinde de kadınlar bunun bilincinde olacak ki, kendi aralarında, Feminist, Lezbiyen gibi kendilerini erkeklerden soyutlayan küçük guruplara ayrılmışlardır. Bazı kadınlar erkeklerin kendilerini sex aracı olarak görmesinden kaçıp, farklı bağlılıklara kendilerini adamışlardır. Koynunda kedi, köpekle uyuyan, çiçek ve farklı bitkileri sulayıp bakımını yapan, ya da çeşitli kadın kuruluşlarına üye olan kadınların sayısı az değildir.
Bazı düşüncelere göre, Tanrı insanları yaratırken, Onlarla fazla uğraşamayacağını anlayınca, ilk olarak yaratmış olduğu Hz. Adem’in başına, sol kaburgasından Hz. Havva’yı Ademe arkadaşlık etmesi için yaratmıştır. Hz. Havva’yı gören Hz. Adem Ona doğru ilk adımı atmış ve bu adım, bizi sonsuz cennetten, insanoğlunun yaşamı boyunca, hayatını kabusa çevirecek olan ebedi cehenneme doğru giden ve o ana kadar Tanrının kendisinin, hemen hemen sağ kolu olan Şeytanın, Şeytanlığını yapıp, Hz. Havva’nın aklını çelmesine, yasak meyvenin yenmesine, her ikisinin dünyaya atılmasına, ilk kanın dökülmesine ve günümüze kadar gelen felaketler zincirinin halkalarını oluşturmuştur…
Kadın olduğundan dolayı ilk önce İblis Havva’nın kulağına, Tanrının, yememelerini tavsiye ettiği meyvenin, diğer bütün meyvelerin en lezzetlisi olduğunu fısıldayınca, Hz. Havva dayanamayıp o meyveden yemiş. Şeytan, Âdem’e yasak meyveyi Havva’nın yediğini ve artık Onunda yemesi gerektiğini söyleyip Onu da yemeğe ikna etmiştir. Yasak meyveden yediği için Âdem’e 4, Havva’ya, ilk O yediği için 14 ceza verilmiş.
Havva ya verilen cezalar arasında, erkeğin egemenliği altında yaşaması, aybaşı (regl), doğum sancıları ve doğum da bulunmaktadır.
Oysaki bir erkek hayatının, doğumundan ölümüne kadar bir kadın tarafından kontrol edildiğinin farkında değildir.
İlk kadın erkeğin sol kaburgasından yaratılmasından sonra ki bütün insan üremesi kadın tarafından gerçekleşmiştir. Sadece Hz. Âdem bir kadından doğmamıştır. Hz. Âdemle yaradılış benzerliği olan diğer tek insan Hz. İsa’dır. İsa da Âdem de olduğu gibi ortada cinsel ilişki olmadan yaratılmışlardır, fakat İsa’nın bir annesi vardır.
Sonuç itibariyle erkeği doğuran bir kadındır.
Erkek, doğumundan ilkokul çağına ve ergenliğine kadar, annesinin yanından ve koynundan ayrılmaz. Anne askerlik yaşına kadar erkeği koruyan, sahiplenen, savunan, görevini babaya göre daha yumuşak, sıcak ve duygusal bir davranışla destekler.
Anne oğlunun ergenlik yaşından sonraki halini tabir yerindeyse oğluna görünmeden, hep duvar arkasından oğlunun kendisini izlediğini htirmeden onu başka bir kadına bırakarak izler.
Annenin oğlunu devrettiği ikinci kadın, sevgilidir. Erkek hayatına giren bu ikinci kadınla farklı ilişkiler içine girer, annesininkinden farklı bir sahiplenme, farklı bir ilişki, farklı duygular içine girer. İkinci kadın rolü oynayan kişiler değişebilirler ama bu ikinci kadınlardan biri, anneden sonraki ikinci kadın olduğunu ispatlamak için bir imza ile yerini sabitleştirir.
Bu aşamadan sonra erkeğin hayatındaki üçüncü kadın eğer doğarsa bir kız çocuğudur, kız çocuğu büyüdüğünde erkek çocuklara göre babasına karşı daha vefalıdır…
İstatistiklerin Kadın erkek için sex aracı. Erkek kadın için sığınaktır. Sonucunu şuna bağlıyorum.
Evet, bir anlamda erkek tüm dünyada kadınlara göre açık bir farkla lider konumundadır. Fakat kadın öyle bir akla sahiptir ki, genelde erkeğin egemenliği altında yaşıyor gibi görünüp, erkeği ve egemenliğindeki bütün işleri idare eder.
Çünkü erkeğin değerleri arasında ilk sırada para vardır. Hatta bir erkek paraya, kadına sahip olmak için değer verir. Aslında erkek için en önemli şey kadındır, fakat kadın,(Erkek kadın için sığınaktır, içgüdüsünden) paraya ve paranın getirmiş olduğu güce değer verdiği için, erkekte önceliği paraya bırakır. Erkeğin kadına sahip olma hırsı, bir kadının erkeğe sahip olma hırsından daha güçlü olduğu için, para ve güç daha çok erkeğin egemenliğindedir. Buda yapılan istatistiklerin hiçte hoş olmayan sonucunu ortaya çıkarıyor…
Zannımca, istatistiklerin sonucunun bilincinde olan kadınlar, değişken zaman kavramları ve anlayışlarından en iyi şekilde faydalanmaktadırlar…
Kadın erkeğin egemenliği altında yaşamaktan kurtulmak için ekonomik özgürlük ifadesiyle kendine kariyer edinip, erkekle beyinsel ve parasal olarak aynı kategorilere girmek için ölümüne bir mücadele içine giriyor. Hatta daha da hırslı olanlar, alışılagelmiş, erkeklere mal edilmiş meslekler edinerek, kişisel özgürlüklerinin ufkunu genişletirler…
Geriye kalan kaba kuvvet, yani erkeğin kadına karşı üstün olduğu bir diğer unsur olan fiziki güç karşısında kadınlar henüz bir çare bulamamıştır ve maalesef zaman zaman bu güç karşısında haksızlığa uğramışlardır.
Bunun yanında kadın bir erkeğin görmek isteyebileceği en güzel manzaradır…
Erkek, Onu masmavi gökyüzüne, yemyeşil ovalara, güneşin batışının muhteşem kızıllığına tercih eder.
Kadın her zaman aklı, işvesi, nazı, cilvesi, endamı, bakışları, dudakları ve alımıyla, erkeğe karşı tam tesisat silah donanımlıdır. Bedenine ve her zaman hazır bulundurduğu gözyaşlarına karşı, hiçbir erkek karşı koyacak bir mekanizmaya sahip değildir…
Ama ne yazık ki günümüzde uygar ve modernleşmiş toplumlarda bile, kadınlar fiziki şiddete maruz kalırlar…
Ve sanırım bunu engellemek hiçte kolay olmayacak…
(Nisan 2006 da yazılmış bir yazı) ahmtsvnc@hotmail.com
Ahmet Sevinç
29.06.2011