Ahmet Sevinç

Çakmak

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Çakmak

Ben bir çakmağım.

Hayata bir büfenin satış penceresinden genç bir kızın beni satın alıp sigarasını yakmasıyla başladım.

İlk sahibimden erken ayrıldım, beni alır almaz sigarasını yakıp bir kafede erkek arkadaşıyla şiddetli bir tartışmaya girdi ve masadan aniden gözyaşları içinde koşarak ayrıldı. Arkadaşı da arkasından koşunca masada unutuldum.

Masada sigarayla baş başa kalınca, ilk arkadaşımla sohbet etmeye fırsatım oldu. Ona göre ben ondan daha şanslıymışım; yandıktan kısa bir süre sonra o tükenip atılıyormuş ama ben epey yaşarmışım. Galiba haklıydı, benle konuşurken bile tükeniyordu ömrü. İlk arkadaşım ilk cinayetimdi aynı zamanda. Fakat sigara ölümünden beni sorumlu tutmuyordu. ‘’Hayat zincirleme bir trafik kazasıdır’’ dedi bana, ”sen beni öldürüyorsun, ben beni içeni”

Sigara sönünce yapayalnız kaldım. İkinci sahibim beni masadan alan bir garsondu. Beni alır almaz kontrol etmek için yaktı ve içimdeki gaza bakıp dolu olduğumu görünce bir gülümsedi ki, unutamam…

Ağlayan genç kızdan sonra gülümseyen birine sahip olmak beni mutlu etmişti. Fakat garsonda da fazla kalmadım, kafeye gelen yalnız ve güzel bir kız masaya oturur oturmaz ateş isteyince, garson fırlayarak kızın sigarasını yaktı ve beni masaya bırakıp ”sizde kalabilir” diyerek aynı gülümsemeyle kızın gözlerinin içine baktı.

Üçüncü ve en iyi sahibim kalkınca beni çantasına attı. Çantada anahtar, cep telefonu, makyaj malzemeleri ve bozuk paralarla kalabalık bir ortamda sıkılmadan sohbet etmeye başladım.

Hepimiz farklı zaman dilimlerinde tükenecek olan eşyalardık. Aramızda en çok sahip değiştiren bozuk paraydı. En uzun yaşayan da…

Dudak parlatıcısı epey nazlı biriydi, küçük parlak camı, kısa ve zarif fırçası ve içindeki parlak sıvıyla ağzımın suyunu akıtıyordu ama o, olabildiğince uzak duruyordu benden. Yeni sahibim beni çantadan çıkarıp sigarasını yaktıktan sonra masaya bıraktığında, uzun süre uzak kalıyordum ondan. Tekrar bir araya geldiğimizde ise ben seviniyordum, o ise oralı olmuyordu… Onun sevgilisi dudak kalemiydi, ‘uzun ince biriydi ve hayırsızın biriydi bana göre, ne zaman rastlasam küle çevirmekten korkardım.’

Dudak parlatıcısına göre biz asla bir araya gelemezmişiz… Ben onu canını yakarmışım.

Olmadı… Benim canım yandı.

Dudak parlatıcısına göre daha hızlı tükendiğimi fark ettiğimde bir an önce çantadan ayrılmayı diledim içimden. Akşam olup da kız eve gidince ocağı yakmak için beni kullanıp mutfak masasının üstüne bıraktı. Oradan da kaba saba bir adamın beni alıp sigarasını yakarak cebine atmasıyla, dumanlı ve gürültülü bir kahvede buldum kendimi. Altı yedi kişilik bir masada elden ele sigaralarını yakıp beni tekrar masaya bırakıyorlardı. Koca kahvenin içinde başka çakmak yoktu ki, yan masalardan bile ateş isteyene fırlatılıyordum.

Gece yarısına doğru tekrar beni cebine koyan sahibimle dışarı çıktık. Bir önceki sahibim olan kızın çantasına geri dönmeyi diledim bu sefer, dudak parlatıcısını özlemiştim.

Bir adam yolda ağzına sigarasını götürerek sahibime ”ateşinizi alabilir miyim?” deyip beni istedi. Sigarasını yakmak için beni çaktı ama yanmadım, bir iki defa daha çaktı ve ışığa doğru kaldırıp içime bakarak sahibime ”bitmiş bu” dedi. Sahibim ‘’at gitsin’’ diyerek adama yanan sigarasını uzattı.

Gece yarısından sonra ıslak bir zeminde yapayalnız kalınca içimi garip bir hüzün kapladı. Hayata bu kadar hızlı başlayıp aynı hızla tükenmek epey tuhaf gelmişti bana.

Sabah beni yerden bir çocuk alıp hızla cebine attı. Köşeyi dönüp çıkardı ve yanıp yanmadığıma baktı. Yanmayınca beni hızla duvara çarptı, sonra bir daha yerden alıp daha güçlü bir şekilde yere doğru savurunca öyle bir patladım ki her bir parçam bir yere dağıldı. Patlamam çocuğa çok eğlenceli gelmişti, bunu daha önce de yapmış olmalıydı.

Ne olurdu beni atacaklarına tekrar doldurup kullansalardı. Ya da en azından parçalarımı başka bir vücutta kullansalardı, bağışlansaydım…

Ertesi sabah bir çöpçü tarafından süpürülerek başka çöp yığınlarıyla toplanıp gelen çöp arabasına atıldım. Yığınla molozun içinde gözlerim dudak parlatıcısına ilişti, boş bir şekilde öylece duruyordu. Beni görünce biraz utangaç ama eskisinden daha sıcak baktı…

Ahmet Sevinç

15.06.2011

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir