ÜŞÜYOR İÇİMİZ!
Duramıyoruz yerimizde duramıyoruz!
Gökyüzü nefes vermiyor daraltıyor içimizi.
Ruhlar çekilmiş bedenlerden,
o çürük binalara inat sağlam durmaya çalışıyor insan iskeletleri bedenlerde, çökmesin diye.
Biz ne yaşıyoruz şu an, biz neyiz? Kolumuz var mecalsiz, ayaklarımız var takatsiz.
Giden yardımları iterken bir yandan insanlar, diğer bir yandan o yardımlara duvar olmaya çalışanlar var.
Psikolojimiz bozuldu diyoruz ya bozulsun, iyi olmayalım zaten. İyi olacak ne var ki?
Bu sabah her yerde gördüğüm o cümle ” kefene ihtiyaç var!” Bu nasıl bir cümledir. Yardım kolileri arasına bunlarda mı girecek? Ama girecek, girmek zorunda değil mi..!
Bugün sözün kifayetsiz olduğu gün, bu zaman düşünmenin yersiz olduğu bir zaman. Şu an eylemde bulunma zamanı. Evet bu eylem içerisinde ağalamakta olsun. Ağalaylım. Onlar ağlarken, küçücük çocuklar “ağalamaktan yoruldum artık!” Derken biz ağlamasak olmaz!
Hiç bir şey yapmasam bile orda onlarla üşümeyi, aç kalmayı tercih ederim. Hatta onlarla ölmeyi bile…
Bu acının bir izahı yok!
Bu olanların bir izahı yok!
Hatta olması gerekip, olamayanların da izahı yok!
Saat 04.17 nasıl kara bir zaman!
Ve başladı her an her saniye yeni bir feryat, yeni bir enkaz, yeni bir kayıp.
Uflemiş sanki İsrafil tüm dünyaya. Dünyanın ruhunu bedeninden çekmiş Azrail.
Ve sanki hepimiz görünmeyen topraklar örtmüsüz üstümüze -Ölü toprağı-
Şimdi kar yağıyor. istemiyorum artık o çok sevdiğim kışı. Yağmasın artık dursun, bu kar, bu kış bu soğuk.
Güneş doğsun üstüne bedeni tır tır titreyen çocukların… Battaniyeye kimse ihtiyaç duymasın. Allah sarsın onları kollarına, o daha çok, daha büyük ve çok daha merhametli.
Ruhum, aklım, kalbim orda. Bir iskelet üstünde çürümeye mahkum bedenimle kalakalmışım burda.
Kimin evladıyım? kimin annesi? hiç önemli değil. Ben, şu an ordaki anne ve babaların evladı, bütün çocukların annesiyim.
Diler Erbeyi
08.Şubat 2023