Diyabetli Hastalar ve Oruç
Diyabet hastalarında açlık ve susuzluk süreleri uzadıkça kan şekerlerinde ani değişiklikler, sıvı kayıpları ve biyokimyasal dengesizlikler görülebilir. Bu nedenle tüm diyabetik hastalar ibadetini yerine getirmek isterken sağlığı ile ilgili zarar görmesini engellemek için öncesinde mutlaka doktorlarına danışmalıdırlar. Hastalar değerlendirilirken risk durumlarına göre 4 kategoride ele alınır. Düşük ve orta risk dediğimiz glikolize hemoglobin A1c (3 aylık şeker ortalaması) değeri 8’in altında olan, hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) ve dehidratasyon (sıvı kaybı) riski yüksek ilaç kullanımı olmayan hastalara eşlik eden hastalık gruplarına göre oruç tutması hakkında önerilerde bulunulur.
Kimlerin oruç tutmaları riskli olabilir?
- İnsülin dışında tedavisi mümkün olmayan Tip 1 Diyabet hastaları
- Diyabeti olan gebeler
- Diyalize giren diyabetik hastalar
- Son 6 ay içerisinde diyabete bağlı koma öyküsü olan
- İnsülin kullanan Tip 2 Diyabet hastaları
- Kullanmış olduğu ilaçlara bağlı hipoglisemi ve dehidratasyon açısından yüksek riski olan hastalar
- 75 yaş üzeri diyabetik hastalar
- Tekrarlayan hipoglisemileri olan, düşük kan şekeri belirtilerini sinir hasarına bağlı değerlendirmede zorluk yaşayan, diyabete bağlı göz ve böbrek hasarları gelişmiş olan hastalar
- Glikolize hemoglobin A1c (3 aylık şeker ortalaması) değeri 8’in üzerinde olan hastalar yüksek risk, 10’un üzerinde olan hastalar ise çok yüksek risk kategorisinde ele alınır ve oruç tutamazlar.
Riskli gruplarda Sonuç olarak her diyabetik hasta kendi özelinde değerlendirilmelidir, eşlik eden hastalıkları, kullanmış olduğu ilaçlar, yaşı ve diyabete bağlı organ hasarları göz önüne alınarak bireysel karar verilmelidir.
Diyabet hastalarının 3 ana 2-3 ara öğün şeklinde beslenmesi gerekir. Oruç tutan bir diyabet hastası gün içerisinde çok uzun süreli yaşadığı açlığın ardından iftar ve sahurda yediği yemeklerle vücuduna fazla miktarda şeker kaynağı girer. Bu da beraberinde kandaki şeker düzeyinin normalin çok üstüne çıkmasına neden olur. Tokluk kan şekerinin bu kadar yüksek olması kalp hastalıkları riskini de artırır. Diyabet hastalarının kanında çok miktarda bulunan şekerin damar sertliğine neden olması kalbe giden kan miktarını da azaltır. Bu da beraberinde göğüs ağrısı ve kalp krizine neden olabilir. Diyabet hastası olmayan kişilerde yemekten sonra pankreasta üretilen insülin hormonu yeterince hızlı bir şekilde salgılanırken, diyabet hastalarında hızlı insülin salgılaması olmaz. Diyabet hastalığının tedavisinde vücuda çok fazla şeker sokmamak ve pankreası zor durumda bırakmamak gerekir.
Diyabet hastası olarak Ramazan’ı Rahat Geçirmek İstiyorsanız…
Doktor ve diyetisyen yardımıyla günlük kalori miktarı ayarlanmış ve Ramazan ayına göre güncellenmiş bir beslenme programı uygulayın.
- İlaçlarınızın programını iftar ve sahurda alınacak şekilde hekiminizle birlikte yapın.
- İftar ve sahur arasında ‘az’ ama ‘sık’ yeme ilkesini uygulayın. Yani, sahur ve iftarda iki ‘ana’ öğün, iftardan sonra 1-1,5 saat arayla bir veya iki kez ‘ara’ öğünler yiyin.
- Sahur ve iftarın yanı sıra, gece saat 10-11 arasında alınacak bir ara öğün ile gün içerisindeki öğün sayısını en az üçe çıkarın.
- Yiyecek seçiminde; ekmek, pide, hamur işi yiyecekler, pirinç pilavı, makarna, patates ile şekerli yiyecekler gibi kan şekerini yükseltme potansiyeli yüksek basit karbonhidratları kısıtlayın.
- *Süt, peynir, yoğurt, yumurta, zeytin, sebze, kepekli ekmek veya ızgara tavuk gibi ‘proteinden zengin’ besinleri ve domates, salatalık ve meyve çeşitlerinin bulunduğu ‘kahvaltı tarzı’ beslenmeyi tercih edin.
- Mutlaka çorba, sebze ve zeytinyağlı yemekleri tüketin.
- Gün içerisinde aşırı acıkma sorununuz varsa kuru fasulye, nohut, mercimek, bulgur pilavı gibi protein ağırlıklı besinleri tüketin. Protein içeren besinler, midede daha uzun süre kaldığından, uzun süreli tokluk sağlar.
- Tek seferde büyük porsiyonlar şeklinde beslenmek yerine, daha küçük ölçülü porsiyonları tercih edin.
- Uzun süre susuz kalınca, böbrek fonksiyonları bu durumdan olumsuz etkilenebilir. Diyabet hastalığının en çok hasar verdiği organlardan birisi olan böbrekleri korumak için iftar ile sahur arasında en az 2-2,5 litre (12-14 su bardağı) su için.
- Suyu birden ve hızlı şekilde içmeyin. Bu şekilde su tüketimi mide-barsak sistemindeki ani genişlemeye bağlı olarak, kan basıncında ani düşüklük ve buna bağlı baş dönmesi ve bayılmaya neden olabilir. Suyu, tercihen oturarak ve yudumlayarak yavaş bir şekilde için.
- Yemek sırasında çok su tüketmeyin. Çünkü midede bulunan fazla su, mide asidini sulandırarak hazmı zorlaştırabilir. Yemeğin hemen üzerine de çok su içmeyin. Bu durum da hazımsızlık ve şişkinliğe neden olabilir.
- Birden fazla yemeği çok hızlı yemeyin. Çünkü gıda miktarının fazlalığına ve fazla hava yutulmasına bağlı olarak, mide ve onikiparmak barsağı fazla genişler ve kan şekeri hızla yükselir. Kan şekerini düşürmek için insülin hormonu seviyesi hızlı bir şekilde yükselir ve kan şekerini hızlı bir şekilde düşürür. Bu duruma bağlı olarak, yemeği takiben halsizlik, uyuma isteği, baş dönmesi, terleme gibi şikâyetler oluşabilir.
- İftarda aşırı şerbetli, yağlı, hamur işi tatlılar yerine, ölçüyü kaçırmadan, sütlü tatlılar (dondurma, sütlaç, güllaç, muhallebi vb.) veya meyve tatlılarını tercih edin.
Oruç Tutabilecek Olan Hastalara Genel Öneriler
- Oruç, kan şekerlerinde ani değişikliklere yol açabileceğinden düzenli ve her zamankinden daha sık parmaktan glukoz takibi yapılmalıdır.
- Hipoglisemi riski olan ilaçlar alternatifi olduğu takdirde doktor kontrolünde değişmeli ve oruç süresince önerilen ilaçlar kullanılmalıdır.
- Düşük (<70 mg/dl) glukoz düzeyi bulunursa oruca devam etmek hayati risk getirebilir.
- İftar yemeği hazırlanırken diyabetik hastaların beslenme düzenini bozacak, kan şekerini ani yükseltecek gıdalardan uzak durulmalıdır.
- İftara çorba ile başlamak, sulu sebze yemekleri tercih etmek, ağır ve yağlı hamur işi besinlerden uzak durmak, yemeği kısa sürede değil yavaş yavaş yemek ve sahura kadar bol su tüketmek gerekir.