BEKLE(N)MEK
Beklemek, yaşamın doğasında var olan bir olgu olmasına rağmen beklemeyi ve bilinçli ya da bilinçsiz bekletilmeyi hiçbirimiz sevmeyiz. Amma velakin ömrümüz hep birilerini veya bir şeyleri beklemekle geçiyor.
Bekleme olgusu her birimizde farklı duygular uyandırır. Bu nedenle beklerken cenneti ya da cehennemi yaşarız. Shakespeare, bir sonesinde sevdiğine seslenirken “Beklemek cehennemdir!” demiş. Arapların beklemek ile ilgili şöyle bir sözü vardır. El-intizar eşşeddü mine’n-nar. “Beklemek, ateşten (yanmaktan) daha zordur.’’
Hayatımız boyunca; hep bir şeyler yapmak, bir şeyleri elde etmek, bir şey olmak, bir yeri görmek, birine kavuşmak veya bir şeyler olsun diye bekleriz de bekleriz. Beklemek insana çok zor gelse de, insanın ruhuna acı ve sıkıntı verse de; içinde umudu, hayali, şevki ve heyecanı barındırdığı sürece hoş ve güzeldir.
Bazen insan birisinden alacağı mektubu, telefonu, haberi ve müjdeyi bekler. Bazen, hastanın iyileşmesini ve hastaneden taburcu olacağı günü, ayrı düştüğü ailesinin yanına gideceği günü, yıllarca çalıştığı iş yerinden emekli olacağı günü, yazdığı yazının, kitabın yayınlanacağı günü bekler. Çocukken büyümeyi, okula başlayınca okuldan mezun olmayı, evlenince çocuğunun olmasını bekler, sonra da sünnet olacağı, mezun olacağı ve evleneceği günü bekler.
Bazen de ilk kez sahibi olduğu evine taşınmayı bekler. İnsan yazın kışı, kışın da yazı bekler. Bazen tahlil sonuçlarını, kura sonuçlarını, sınav sonuçlarını bekler. Bazen durakta, istasyonda, havaalanında bekler.
Bazen de insanlıktan nasibini almayanlar, insanların ihtiyacı olan ticaret mallarını toplayıp stoklayarak pahalanmasını bekler.
İnsan, bazen anlaşılmayı bekler, birisinin gelip halini sormasını bekler.
Bazen bir namazdan sonra diğerini kılmak için mescide gidip hevesle bekler. Nitekim Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz namaz için beklediği sürece namazdaymış gibi sevap kazanır.’’ (Tirmizi, “Salât”, 330)
Bazen Allah yolunda hudutları bekler, bazen Enes b. Nadr gibi şehit olmayı bekler. Allah Teâlâ, “Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir, kimi de (şehitliği) beklemektedir…” (Ahzâb, 33/23.) diye buyurmuştur.
Dünyada acı, zor ve sıkıntılı beklemeler de var. Örneğin; hasta yatağında annenin, babanın, eşinin veya herhangi bir yakınının ölüp senden ayrılacağı günü çaresizce, acı içinde beklemek gibi.
Ahiret gününde de hesap öncesi, zor ve sıkıntılı bir bekleyiş olacaktır. Bununla ilgili olarak Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz: Ömrünü nerede ve nasıl geçirdiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, bildiği ile amel edip etmediğinden.” (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 1)
Dostlar! Bu dünyada sevdiklerimize, isteklerimize, beklentilerimize ve umduklarımıza kavuşmak ümidiyle/hayaliyle beklemek de güzeldir. Bağdat’ı fethettikten sonra dördüncü Murat’ın, bir tepeden Bağdat’ı seyrederken: “Ey Bağdat seni fethetmeye çalışmak, fethetmekten daha güzelmiş.’’ demesi de bunu anlatır.
Gerçekten de insan istediğine, sevdiğine, beklediğine kavuştuğunda; beklerken var olan heyecan, hayal ve birçok şahane duygu sönmeye doğru yol alır. Çünkü insan istediklerine kavuşunca elde ettiğinin kıymeti yavaş yavaş azalmaya başlar.
İnsan beklemenin değerini; hayatta beklemeye değer bir şeyi, bir kimsesi kalmadığında daha iyi anlıyor. Zira bu hayatta bekleyecek bir şeyin/kimsen kalmamışsa o zaman hayatının bir anlamı, tadı-tuzu kalmamış ve yaşamının paydos zili çoktan çalmış demektir. İtalyan yazar şair Cesare de konuyla ilgili olarak diyor ki: “Korkunç olan, bekleyecek bir şeyi olmamaktır.”
Bu nedenle beklemenin sonunda hayal kırıklığı yaşasan da, bekleyişin heba olmuş bir zamana dönüşse de, umduğun ve beklediğin şeyler gerçekleşmese de yine de azimle, sabırla bekle. Çünkü beklediğin süre içerisinde hissettiğin o umut, heyecan, hayal ve düş sana kâfidir.
Hakikaten beklemek ve beklenmek güzeldir. Necip Fazıl Kısakürek‘in bekleyenin acı, keder ve hüznünü; beklemenin de şiddetini anlatan şiiri ne kadar da güzel.
“Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.”
Sahi! Bekle(n)mek güzel değil mi?
Kemal Kahraman
08.02.2025