KIYMET BİLMEK VE SEVDİĞİNİ DİLE GETİRMEK ÇOK MU ZOR?
İnsanın sahip olduğu en güzel duygulardan birisi sevgidir. Herkes, her zaman birilerini ve bir şeyleri sever. Muhabbet ve dostluk bağlarını güçlendiren sevgi, aynı zamanda insanın kölelik zinciridir desem, sanırım yanlış söylemiş olmam. Sevmek ve sevilmek dünyanın en muhteşem duygusu olsa da birçoğumuz yüreğimizdeki sevgiyi dile getiremiyoruz ve sevdiğimizin yüzüne rahatça söyleyemiyoruz. Hâlbuki insanların arasındaki sevgi, onları dünyada bir araya getirdiği gibi ahirette de bir araya getirecektir. Bunun için sevdiğimizi, sevdiğimiz kişiye hiç bir çıkar gözetmeksizin söyle(yebil)meliyiz. Peygamber Efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: ‘’Bir kimse kardeşini severse sevdiğini ona söylesin.’’ (Tirmizî, Zühd, 54.)
İzninizle sözü Nasrettin Hoca’ya bırakmak istiyorum.
Nasrettin Hoca bir gün dostlarına: “Ben ölecek miyim?” diye sorar.
Dostları: ” Hocam bu nasıl soru öyle? Biliyorsunuz ki herkes ölecek.” der.
Hoca: “Peki, cenaze namazımdan sonra Hoca efendi benim hakkımda size, ‘Nasıl bilirsiniz?’ diye soracak. Bu soruya ne cevap vereceksiniz?” der.
Dostları: “Aman be Hocam, nasıl cevap verebiliriz ki? Tabii ki ‘İyi biliriz.’ diyeceğiz.” derler. Bunun üzerine Hoca: “Yahu dostlar, madem öldüğümde ‘İyi biliriz.’ diyeceksiniz, bunu ben yaşarken yüzüme karşı söylesenize.”
Beğeninin, takdirin ve sevginin dile getirilmesinin doğru olmadığını düşünenlerin aksine; eş, dost, anne-baba, kardeş, akraba, komşular başta olmak üzere tüm sevdiklerimize, değer verdiğimiz değerlilerimize bugün daha yanımızdayken, hayattayken onlara sımsıkı sarılmamız; saygı göstermemiz, sevgimizi ve takdirimizi dile getirmemiz ve onların bizim için kıymetli olduklarını söz ve davranışlarımızla göstermemiz gerekir. Çünkü yarın çok geç olabilir; sonuçta uyuyup da uyanmamak, uyanıp da bulamamak var.
Nicanor Parra’nın, “Toprak bir gün yağmurun kıymetini anlayacak; fakat o gün yağmur yağmayacak.” sözü; saygı-sevgiyi, kadir-kıymeti vaktinde bilmenin önemini vurgular. Nedense insanlar hayatta sahip oldukları nimetlerin değerini, kıymetini ancak gidince, bitince, kaybolunca veya ölünce anlıyorlar. Fakat o zaman da çoktan iş işten geçmiş oluyor. Oysaki sevdiklerimizi kaybettikten sonra onlara olan sevgimizi dile getirmemizin ve söylenmemiş en güzel sözleri söylememizin -tedavülden kalkmış para gibi- hiçbir değeri yoktur.
Dostlar! Önce kendi kendimize saygı ve değer verelim. Çünkü kendisine değer vermeyen hiçbir şeye ve kimseye değer vermez. Sonra da dine, bilime, ilime, emeğe, varlığa, hayata, zamana, sağlığa, gençliğe, doğaya ve huzura değer ve kıymet vermek gerekir. Ayrıca değerli olan(lar)a ve bize değer veren(ler)e hak ettiği kadar değer verelim. Ancak değersiz(ler)e ve değerli ol(a)mayan şeylere değer vermeye gerek yoktur.
Hayat körler, sağırlar, benciller, nankörler ve vefasızlar için heba edilmeyecek kadar değerlidir ve kısadır. Mevlâna bu konuda şöyle der: ‘’Hiç kimseye hak ettiğinden fazla değer verme. Ya onu kaybedersin ya da kendini mahvedersin.’’
Gerçek şu ki; kıymetlinin kıymetini sadece kıymetten anlayanlar bil(ebil)ir. Siz ne dersiniz bilmem ama kıymetin ve kıymetlinin azaldığı bu hayatta kıymet bilenlerle, sevdiğini dile getirenlerle beraber yaşamak çok güzel!
Sahi! Kıymet bilmek ve sevdiğini dile getirmek çok mu zor?
Kemal Kahraman
01.03.2025